latin amerikan haber yorum

Evo’nun 5 yılı -Pablo Stefanoni

Posted by lahy 04/12/2011

Morales belirgin bir ideolojik durgunluk ile karşı karşıya. İkinci iktidar dönemi, aşınma ve yıpranmalarla damgalandı. Bu açıdan, Morales’in geleceği, değişim sürecinin sorumluluğunu alma ve ilk dönemine ait bazı tılsımları geri getirme kapasitesine bağlı. Şüphesiz, “değişim”in en sıkıcı aşaması başladı, çünkü artık karşıda büyük düşmanlar yok. Bu hem bir avantaj hem de dezavantaj

10 yıldan az bir süre önce Bolivya başkanının adının Bolivya dışında çok az insan bilirdi. Bugün ise Evo Morales sadece küresel bir figür değil aynı zamanda küreselleşme karşıtlarının bir ikonudur. 20. yüzyılın sonlarına doğru neoliberalizmin en yüksek noktaya ulaştığı yıllarda, Meksika’daki Zapatistalar “İktidarı ele geçirmeden dünyayı değiştirmek” fikrini savunuyorlardı. Şimdi 21. yüzyılın ilk yıllarında Bolivya’nın ilk yerli başkanı Evo Morales dünyayı değiştirme eğilimini Subcomandante Marcos’un “İnsanlara itaat ederek hükmetmek” görüşünü kullanarak Bolivya’nın her yerinde bilboardlarda başkanın imajıyla birlikte sergileyerek şekillendiriyor.

Evo Morales başkanlık koltuğuna 18 Aralık 2005 yılında yüzde 54 gibi muazzam bir oy oranıyla oturdu. Petrol ve gazın ulusallaştırılması ve anayasa konvansiyonu olmak üzere hemen iki ana gündem üzerine ulusalcı bir proje teklifi sundu. İlk kanun ile Morales partisinin adından da anlaşılacağı gibi (MAS-Sosyalizme Doğru Hareket) doğal kaynakların yağmalanmasını ortadan kaldırmasını planladı, ikinci olarak da “iç sömürgeciliğin” ortadan kaldırılması için çalıştı. Bolivyalı yerli hareketleri genellikle yerli insanların -Bolivyalıların çoğunluğu- iç sebatta dışlanmalarının ve liberal-demokratların vatandaşların eşitliği ilkeleri çerçevesinde için için yanmaya devam etmesini karakterize etmek için bu terimi kullanırlardı. Böylece Morales emperyalist Callut’a karşı duran Davut gibi görülür ve bu onun ülke içindeki ve dışındaki popülaritesini açıklar.

Bu gelişmeler Bolivya’yı kapitalist moderniteye ve mevcut ekonomik krize karsı alternatif model arayanlar için işaret haline getirdi. Gerçek değişim sürecinde asıl aktör olarak yerli insanların varlığı bir “öteki” yeni bakış açılarını, dünya görüşlerini ve Batı’nın çöküşü karşısında alternatif siyasi, ekonomik ve sosyal uygulamaları sağlayabilenler hakkında bir dizi hayalleri harekete geçirdi. Ama daha da yakından bakıldığında durum çok daha karmaşıklaşıyor. Bolivyalıların büyük çoğunluğunun yerli olmasına rağmen (2001 nüfus sayımına göre yüzde 62), Bolivyalıların içinde esaslı bir modernizasyon için şiddetli bir arzu belirmesi neredeyse zorla ortaya çıkıyordu. Evo Morales maddi refah açısından iyi yaşam terimlerinin gelişimsel hayallerini yerli dünya görüşlerinde iddia edilen kayıtlı herhangi ruhsal ya da materyalist olmayan kurallardan daha güçlü devreye sokuyor.

Birçok ReVista okuyucusu için Evo Morales Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, Ekvatorlu meslektaşı Rafael Correa, rahmetli Nestor Kirchner ve eşi, bugünkü Arjantin Başkanı Cristina Fernandez ve Nikaragua Başkanı Daniel Ortega gibi Güney Amerika’da ortaya çıkan ünlü liderlerden biri olarak görülüyor. Fakat bu “etçil” sol, ki Perulu yazar Alvaro Vargas Llosanın onu “vejetaryen” (ve iyi) soldan ayırmak için bu terimi kullanmıştı, homojen değildir. Morales’in liderliği Mesihçi yönden ziyade ağır dozda öz temsil içeriyor (kırsalda köylüler genelde ‘o bizden biri ‘ yorumu yapar) . Uluslararası Para Fonu (IMF), Evo’nun makroekonomi politikasının ihtiyatlılığını ve kolaylıkla Brezilya’daki ılımlı Lula Da Silva veya onun halefi Dilma Rousseff’ınkilerle kıyaslanabilecek sosyal politikalarını övdü.
Morales son birkaç yıl içinde ülkenin doğu bölgesindeki tarımsal-endüstriyel elit ile arasındaki şiddetli anlaşmazlıkta köylülerin ve kentli halk kesimlerinin mobilizasyonunu cesaretlendirerek gücünü pekiştirdi. Ayrıca sokaklardan aldığı destek oylara dönüştü: Ağustos 2008’da bir geri çağırma referandumunda oyların yüzde 67’ü ile onaylandı ve 2009 Aralık’ta eşi benzeri görülmemiş şekilde yüzde 64 ile seçildi.

Bununla birlikte, Ocak 2011 yılında hükümetin beşinci yıldönümü kutlamaları lekendi. Evo Morales 26 Aralık 2010’da Caracas’ta seller için yardım isterken Başkan Yardımcısı Alvaro Garcia tarafından, daha sonra iptal edilen gasolinazo, yani yüzde 83’lük yakıt zammı açıklanmıştı. Gaz ve mazot sübvansiyonlarında kesinti açıklamasının sürpriz zamanlaması ve tonlaması, 90’ların ve 2000’lerin başındaki coşkulu neoliberal düzenlemelerin anılarını canlandırarak, Evo çağında hükümete karşı benzeri görülmemiş bir hoşnutsuzluk ortaya çıkaracak ve düzenleme geri çekilecekti. O ana kadar protesto muhafazakar sağdan gelmişti ama bu kez Evoculuğun kalesinden, Evo’nun destekçilerinin kendisinden geldi. Sonuç olarak 1 hafta sonra hoşnutsuzluk büyüyüp güçlenmeden Morales kararını iptal etmek için elini çabuk tuttu. Bolivya Başkanı hükümetin ‘halka itaat ettiği’ni ve önlemin (kesintinin) gerekli olduğunu tekrar etse de toplumsal hareketler bu uygulamalar için uygun zaman olmadığını fark ettirdi. Bununla birlikte fiyat artışları ve önlemin yarattığı belirsizlik yüksek gıda fiyatları ile ilgili bir dizi protesto doğurdu.

Dahası, bu mini-kriz, sık sık komüniteryan sosyalizmin başvurduğu kavramları anlamlı olarak sahneye koymayla Bolivyalıların günlük yaşantılarında meydana çoğu mütevazı olan asıl değişiklikler arasındaki kopukluğu belirginleştirdi. Sosyal destekleme uygulamaları, kırsal elektrikleşme ve otoyol inşaatı gibi yoksulluğa karşı savaştaki orta derecede başarılar yadsınamaz başarılar olsa da, “anti-kapitalist bir politika” olmaktan uzaktılar. Aynı zamanda Bolivya Devleti özellikle de nitelikli teknokratların ve kurumsal yoğunluğun eksik olmasından dolayı kronik olarak zayıf kalıyordu. Bu eksiklik devlet fabrikalarının kurulması gibi hükümetin devletçi projelerine birçok engel yaratıyordu. Petrol şirketlerine yönelik desteklemelerin duyurusuyla birlikte, gıda fiyatlarını düşürmek ve şeker gibi ürünlerin kıtlığını ortadan kaldırmak için küçük ve büyük üreticilerle bu yıl yapılan, üretim artışı hedefli resmi görüşmeler, piyasa mekanizmalarının üstesinden gelmenin, hükümetin ve sözüm ona “toplumsal hareketlerin“ hayal ettiklerinden çok daha fazla karmaşık olduğunu kanıtlıyor.

Evo Morales ‘açıklama krizi’ etkilerinden mağdur olmuştu. Morales yönetiminin ilk zamanlarında alınmış olan önlemlerin siyasi-sembolik etkisi düşünüldüğünde yaratıcılıkta bir düşüş yaşandığı görülüyor.

En son eğitim reformu yasasına doğrudan etkilenenler (özellikle öğretmenler) hariç tutulursa küçük bir kamuoyu tartışmasıyla geçti; aynı şey, bir Bolivyalının özelleştirilmiş sağlık hizmetine ihtiyacı olduğunda ne olduğu şöyle dursun düşük kalitede hastanelerde bugün hizmet için para ödemek zorunda kalan Bolivyalıların çoğunluğuna parasız sağlık hizmetlerini garantilemek için diğer gerekli değişiklikleri ve hazırlanan evrensel bir sağlık sigortası için de söz konusudur. Bu çabalar gerek olsa bile, Morales hükümetinin toplumsal etkileri hakkında ikna edici bir hikaye üretememektedirler.

Dönüşüm en çok elitlerin değişiminde; yerlilerin, köylülerin ve sade yurttaşların devlet aygıtına kitlesel biçimde dahil oluşunda, Bolivyalıların kendi kendilerine dönük algılarının değişiminde ve on yıllar boyu Washington’un diktalarına itirazsız boyun eğmelerden sonra Venezüella, Küba ve İran gibi ülkelerle kendini ittifak içine giren Bolivya dış politikası alanında fark edilmektedir.

Çin’den uydu satın alınması, petrokimya, hidroelektrik projeleri, maden ve otoyollar (Amazon bölgesi dahil) gibi dev projelere oynanması ya da başkan’ın Silahlı Kuvvetler’le yakın bağları, zaman zaman yerlicilik ve ekstrem kalkınma projelerini birbirine katan ideolojik bir keşmekeşi andıran farklı hayallerin devrede olduğuna delalettir. Bunların arasından, pek çok muhtemel kombinasyonu üretebilecek iki genel ve şematik hattın izini sürebiliriz.

Bir vizyon, -Başkan Yardımcısı Garcia Linera’nın katıldığı hegemonik vizyon-, “ihtiyatlı” makroekonomik politikalar izleyecek güçlü bir devlet önerisinde bulunmaktadır. Bir başka eğilim, kamu politikası bakımından uygulanabilir olmaktan çok felsefi olan, iklim değişikliği zirveleri, toplumsal hareket forumları ve politik oluşum süreçleri gibi yerlerde ifade edilmektedir. Bu eğilim, yeni Anayasa tarafından tasdik edilen ekonomik, politik ve hatta yargısal çoğulculuğa dayalı komüniteryan bir perspektifi yansıtmaktadır. Bu eğilimin en önemli savunucusu Altiplano’nun aymara yerlilerinin büyük saygısına mazhar olmuş Dışişleri Bakanı David Choquehuanca’dır. Bu iki eğilim arasındaki gerilimler, özellikle çevre konusunda fark edilebilir.

Bolivya, iklim zirvelerinde uluslararası liderlik ve ahlaki bir tutum sergileme niyetindeyse de, doğanın savunulması ve iklim değişikliğine karşı mücadeleye ilişkin iç siyasette tutarsızlıklar sergilemektedir. Yüksek fiyatların da tetiklemesiyle bir kez daha bir maden gücü / maden ülkesi olmanın çevresel maliyeti, kamuoyunun görüşüne sunulmadığı gibi hükümetin temel gündemi de olmamaktadır. Bu bağlamda, Morales koltuğa oturduktan sonra ilk kez, ne olursa olsun muhalefet eden sağdan değil, 2010’un başına kadar Morales’in bir müttefiki olan La Paz Belediye Başkanı Juan Del Granado’nun liderlik ettiği merkez-sol Korkusuz Hareket’ten gelen bir muhalefetle karşı karşıyadır.

“Korkusuz” üyeleri, özellikle La Paz’da, kırsal orta sınıfın desteğini arkalarına alıp, kendilerini mevcut değişim sürecinin “hatalarını eleştiren, başarılarınıysa destekleyen” daha demokratik ve kurumsal bir varyasyonu olarak tanımlamaya çalışmaktadır. Hareket, destek almak için, son on-yıllarda ülkede en iyi yöneticilerden biri olan Belediye Başkanı Del Granado’nun başarılarından yararlanmaya çalışmaktadır.

Hükümet, bu harekete, geçmişte kendi muhafazakâr rakiplerinden kurtulmasına yardımcı olan bir mekanizmayı kullanıp, La Paz’ın şimdiki Belediye Başkanı Luis Revilla ve Del Garando’ya karşı suçlamalar getirip baskı yaparak yanıt verdi.

Bu yıl, Tarija (ülkenin güneyindeki, Bolivya doğalgazının temel rezervlerinin bulunduğu bölge) valisi, koltuğundan indirildi ve Paraguay’dan politik sığınma talebi kabul edildi; Pando eyaletinin eski valisi Leopoldo Fernandez, ayrıştırılmış yalıtık Bolivya Amazonu bölgesinde Evo taraftarı köylülerin Fernandez Thugs tarafından tuzak kurularak pusuya düşürüldüğünün iddia edildiği, sözde Porvenir katliamı (2008) yüzünden hala hapiste tutuluyor. Aralarında Santa Cruz bölgesinin özerklik yanlısı eski lideri Branko Marinkoviç ve eski başkan adayı Mafred Reyes Villa’nın da bulunduğu bazı eski güçlü muhalefet liderleri ABD’ye kaçtı. Hareketleri zayıf olsa da hükümetin ılımlı solun bu üyeleri karşısında aynı sonucu alıp almayacağı belli değil.

Morales belirgin bir ideolojik durgunluk ile karşı karşıya. Onun ikinci dönemi, bir ikinci dönemin gerektirdiği bütün aşınma ve yıpranmalarla damgalandı. Bu açıdan, Morales’in geleceği (2014’te tekrar aday olmayı planlıyor), değişim sürecinin sorumluluğunu alma ve ilk dönemine ait bazı tılsımları geri getirme kapasitesine bağlı. Şüphesiz, “değişim”in en sıkıcı aşaması başladı, karşıda büyük düşmanlar yok (bu hem bir avantaj hem de dezavantaj). “Ayrılıkçılara” karşı mücadele 2008’e kadar Morales’ın pozisyonunu güçlendirmeyi başardı. Şimdi, Bolivyalılar, Morales’in vaatlerinin günlük yaşamlarında daha iyi somut koşullara tercüme edilmesini bekliyorlar. Onlar ceplerindeki devrimi bekliyorlar.

Pablo Stefanoni, gazeteci ve ekonomist, Nueva Sociedad’ın editörü. Şubat 2011’e kadar Le Monde Diplomatique Bolivia’nın genel yayın yönetmeniydi. “Qué hacer con los indios…” kitabının yazarıdır. 

[Bolivia Rising’deki İngilizcesinden Sonel Temel tarafından latinbilgi.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]

Yorum bırakın