Stuart Munckton
“Savaşlar ve gelecek savaşlar hastalığına yakalanan dünyamızda adaletsizlik ve eşitsizlik her gün daha da çoğalıyor.” Küba Devlet Konseyi Başkan Yardımcısı Carlos Lage Havana’da toplanan Bağlantısızlar Zirvesi’nde yeni dünya düzenini böyle suçladı. Lage, 11-16 Eylül arasında toplanan Zirve’de delegelere şöyle seslendi: “Bugünkü dünya düzeninin anlamsızlığını ve acımasızlığını göstermek için sadece birkaç örnek yeterli. Her yıl önlenebilir ya da tedavi edilebilir hastalıklardan 11 milyon çocuk ölürken, askeri harcamalara yılda bir trilyon dolar ayrılıyor. Dünyada 860 milyon insan okuma yazma bilmezken, reklamlara yılda yine 1 trilyon dolar harcanıyor.”Lage konuşmasında yalnızca dünyanın durumunu eleştirmedi, aynı zamanda bu durumu iyileştirmenin olanağı olduğunu da söyledi. “Başka bir dünya olanaklı ve gerekli” dedi. “Eğer bilincimizi geliştirirsek, gücümüzü birleştirirsek, haklarımızı ve düşüncelerimizi yılmadan savunursak böyle bir dünya kurabiliriz.” ABD emperyalizmin doymak bilmez düşmanlığı karşısında yaşamını sürdürebilen Küba Devrimi’ni örnek olarak verdi.
Küba’nın 118 devletin üye olduğu Bağlantısızlar Hareketi’nin (BH) başkanlığını ikinci defa (birincisi 1979-1983 arasında) üstlenmesi, genelde Birinci Dünya ülkelerinin Üçüncü Dünya ülkelerine dayattığı neo-liberal ekonomi politikalarına ve özelde de ABD’nin saldırganlığına karşı birleşerek güçlenme olanağını yaratıyor.
Küba, ilk başkanlığı sırasında, Filistin’in kurtuluş mücadelesinde, Lübnan’daki Sabra ve Şatila kamplarında mültecilere karşı İsrail korumasında yapılan korkunç katliamın duyulmasına yardımcı olarak, Filistin’e uluslararası dayanışma sağladı. Küba aynı zamanda BH’yi Güney Afrika Apatheid rejimine karşı çıkmak için kullandı ve Namibya’ya bağımsızlık savaşında arka çıktı.
Bu sefer Küba BH’ye çok daha değişik bir dünyada başkanlık edecek. Şimdi dünyada tek bir süper güç var ve “teröre karşı savaş” maskesi altında ABD’nin seçkin sınıfı “tek kutuplu” bir dünya kurmaya uğraşıyor. Ama aynı zamanda, 1991 yılında en iyi ticaret ortağı Sovyetler Birliği’nin parçalanmasından beri, Küba Devrimi şu anda diğer ülkelerle en iyi dayanışma ve ilişki içinde.
ABD’ye boyun eğmeyen ve dünyada Washington’un önerdiğinden daha haklı bir düzen kurmak için savaşım veren Küba, uzun zamandan beri özellikle Üçüncü Dünya’nın saygı duyduğu bir ülke oldu.
Birinci Dünya’nın Latin Amerika’daki egemenliğine karşı çıkan yeni solcu hükümetler de Küba ile beraber hareket ederek saygınlık kazanmaya başladı: Bolivar Devrimi diye bilinen radikal bir süreç başlatan Venezüella’nın sosyalist başkanı Chavez ve neo-liberalizme karşı isyan eden halkın desteği ile seçilen Bolivya’nın ilk yerli başkanı Evo Morales.
Küba, Venezüella ve Bolivya artık bazı Üçüncü Dünya ülkelerinin boş anti-emperyalist söylemlerinin ötesinde, büyük zengin ülke şirketlerinin çıkarlarını koruyan “serbest ticaret” yerine karşılıklı yardımlaşmaya dayanan bir model yaratan yeni bir “umut ekseni” oluşturuyor.
Michael Fox, Venezuelanalysis.com’da 24 Ağustos’ta yayınlanan makalesinde, “taksi şoförü Felix Jose Espinoza büyük harfle yazılı adres veya telefon numaralarını okurken gözlerini hafifçe kısmasa, onun daha bir buçuk yıl önce ölüm döşeğinde, hemen hemen kör, yaşam savaşı verdiği aklınızın ucundan bile geçmezdi”, diye yazdı.
Venezüella hükümeti şeker hastası olan Felix’i uçakla bedava Küba’ya gönderdi. Orada, yine ücretsiz, “en aşağı 10 kere gözlerinden ameliyat oldu” ve kör olmaktan kurtuldu. O, Küba’da çeşitli hastalıkları parasız tedavi edilen yaklaşık 13,000 Venezüellalıdan sadece biri.
Küba ve Venezüella, “yararlanan öder” ve “önce kar” ilkelerine sunulan alternatif fikirlerin pek benimsenmediği ve yoksul halkın çoğunlukla sağlık bakımından mahrum kaldığından hareketle, bedava göz ameliyatı ve tedavisini daha yaygınlaştırmak için “Mission Miracle” (Mucize Misyonu) diye bilinen programlarını genişletmeye çalışıyorlar.
Venezüella, Latin Amerika’yı ABD şirketlerinin insafına ve sömürüsüne bırakacak “Amerikalar Serbest Ticaret Anlaşması”na karşı direnişte başarı ile başı çekti ve kıta ülkeleri arasında sömürü yerine yardımlaşmaya dayanan ticaret anlaşmalarını geliştirdi.
Bir örnek olarak: Washington’un baskısıyla Uruguay ABD ile ikili serbest ticaret anlaşması imzalamaya zorlandı. Venezüella ise Uruguay’a ekonomik işbirliği önerdi. 12 Eylül’de New York Times’ın yazdığına göre Venezüella Uruguay’ın petrol rafinerisi kurması için 500 milyon dolarlık yatırım yapmayı kabul etti. Uruguay’ın ucuz ham petrol ihraç edip karşılığında kapitalist çokuluslu şirketlerden pahalı işlenmiş petrol satın alma kısır döngünün kırılması için önemli bir adım.
Venezüella ve Küba ALBA’yı (Amerikalar için Bolivar Seçeneği) yaygınlaştırmaya çalışıyor. 2004 yılı aralığında bu iki ülke ALBA’yı somutlaştıran, aralarındaki ekonomik işbirliğini sağlamlaştıran uzun vadeli anlaşmalar imzaladı. Nisan’da, Bolivya’da yeni başkan seçilen Morales’in hükümeti de ALBA’ya üçüncü devlet olarak katılmaya karar verdi.
Ocak ayında Caracas’ta toplanan Dünya Sosyal Forumu’nda Chavez bu anlaşmaların Bolivya’ya yararlarını açıkladı: “İmzaladığımız anlaşmalardan biri Bolivya’nın ithal ettiği yakıt ile ilgiliydi; bu bizim sömürge ekonomilerimizin bir gerçeği: Zengin enerji kaynaklarına sahip olan Bolivya yakıtını ithal etmek zorunda.
“Bolivya’nın bütün yakıt gereksinimini biz karşılayacağız. Ödemeyi para ile yapmayacaklar çünkü paraları yok. Bolivya asırlar boyu sömürüldü. Satın aldıkları yakıtın karşılığını aynı değerde soya fasulyesi ile ödeyecek. Yaptığımız başka bir anlaşma Küba ile ortak yürüteceğimiz “okuma-yazma planı”. Biz -Küba ve Venezüella ortaklaşa- 10,000 Bolivyalı gence üniversite ve teknik okulda eğitim bursu veriyoruz…”
İsrail’in Lübnan’a yaptığı son saldırı sırasında görüldüğü gibi, Washington ile “umut ekseni” arasındaki fark sadece Latin Amerika ile sınırlı değil. ABD İsrail’e acilen kitle imha silahları sevk ederken, Venezüella savaş kurbanlarına bir Boeing 707 dolusu yardım gönderiyordu.
Bu anti-emperyalist tutum Üçüncü Dünya ülkelerinde gittikçe daha fazla saygınlık kazanıyor. Chavez Haziran ayında Afrika Birliğine hitap eden konuşmasında emperyalizmi Afrika’yı yoksullaştırmakla suçlayınca ayakta alkışlandı. Chavez aynı zamanda Afrika devletlerinin Venezüella’nın petrol endüstrisinde uyguladığının aynısını -yoksulluğu yenmek için doğal kaynaklarının kontrolünü ele almalarını- yapmalarını tavsiye etti.
Venezüella ve Küba düşmanın ABD halkı değil ama onu yöneten seçkinler olduğunu her zaman belirtiyor. Havana yoksul Afrika kökenli ABD’lilere Küba’da okumaları için burs veriyor. Venezüella geçen kışın dondurucu kış aylarında 200,000 yoksul ABD’liye indirimli fiyatla 40 milyon galon yağyakıt sattı. Alaska’nın Anchorage Daily gazetesi, “34 milyar dolar para fonu ve 2 milyar dolarlık bütçe yedek fonu olan petrol zengini bir eyalete” Venezüella’nın indirimli fiyatla yağyakıt sağlamasındaki ironiye dikkat çekti.
Chavez, Dünya Sosyal Forumu’nda yaptığı konuşmada, “karşı karşıya kaldığımız bu imparatorluk -ABD emperyalizmi- bu gezegenin son 100 yüzyılda gördüğünün en ters, kan dökücü, soykırımcı ve ahlaka aykırı olanı” dedi. Ama Küba, Bolivya ve Venezüella başka bir dünyanın olanaklı olduğunun kanıtı. Bu üç ülkenin hükümetlerinin ortaya çıkması, Washington ve müttefiklerinin uyguladığı politikalara karşı kitlesel halk hareketlerinin dayanışma ve birleşme çabalarının.bir sonucu.
20 Eylül 2006
[Green Left Weekly’den Emine Kunter tarafından Latinbilgi.Net için çevrilmiştir]