Daniela Estrada
SANTIAGO, (IPS) – Devlet’in açlığın aşılmasında anahtar bir rol oynadığı kavramı yeni değil. Ancak, Latin Amerika’dan gelen son rakamlar daha fazla kamu harcaması ve sosyal programlar tek başlarına etkili çözümler değiller.
Latin Amerika ve Karayipler de geçen yıl, yaklaşık 600,000 kişi açlıktan kurtuldu, ancak, 2009 yılında 53.9 milyonun yetersiz beslendiği ve 52.5 milyonun 2010 sonunda halen açlıkla karşılaştığı bölgede bu rakam okyanusta bir su damlasını temsil ediyor.
Yiyecek ve Tarım Örgütü (FAO) örgütü temsilcisi ve yardımcı direktörü José Graziano da Silva, ” Programları uygulamayı deneyen ülkeler var, ancak, ya gerekli kurumlara ya da etkili uygulamayı sağlayacak fonlara sahip değiller,” dedi.
İstatistikler, 13 Ekim’de FAO tarafından yayınlanan “Panorama de la Seguridad Alimentaria y Nutricional en América Latina y el Caribe” 2010 (Latin Amerika ve Karayipler’de Yiyecek ve Beslenme Güvenliği) raporundan geliyor.
Rapor, ekonomik büyüme ve sosyal içerme arasında güçlü bir bağ olmalıdır diyor.
Silva, ” En az etkilenen ülkeler, üretici faaliyetleri destekleyen programlarla birlikte fakirler için sosyal korumaya sahip olan ülkelerdir,” dedi.
Bölgede ki bazı ülkeler yiyecek üretimini desteklemek, yiyecek ve tarım için pazarlar ve ticareti organize etmek ve sosyal koruma ve yiyecek yardımı sağlayan politikaları uygulamaya soktu.
Günümüzde 19 ülke, Brezilya’da Bolsa Familia (aile yardımı) Kolombiya’da Familias en Acción (aileler eylemde) ve Meksika’da Oportunidades (fırsatlar) gibi koşullu gelir transferi programlarını uyguluyor.
Silva’ya göre, bu programların hepsinden beklenen sonuçlar elde edilmedi, bunun nedeni ya ilk uygulama aşamasına da olmaları veya diğer sosyal ve üretici programlarla entegre edilmiş olmamalarıdır.
Kırsal hareketin liderlerinden, Şili’li bir STD olan Ulusal Yerli ve Köylü Kadın Derneği(ANAMURI) ve Latin America Kırsal Örgütler Koordinasyon Komitesi(CLOC) üyesi Florencia Aróstica, IPS’e: ” Güçlü bir devletten daha ziyade daha fazla egemenliğe sahip bir devlete ihtiyaç var”’ dedi.
Kuzey Şili’de ki küçük çifliğinde sebze üreten Aróstica, ” Günümüzde ki neo-liberal model sanayiyi esas alıyor ve dünya da açlığı önlemek konusunda hiç bir faydası yok. Küçük çaplı tarımı desteklemek için hiç bir politika yok, sadece bazı yetersiz programlar var” dedi.
FAO, Eylül ayında yayınlanan 2010’da Dünya’da Gıda Güvenliği başlıklı raporunda, 2009’dan beri 98 milyon kişinin açlıktan kurtulduğunu açıkladı. Ancak, bugün dünya da 925 milyon yetersiz beslenen kişi vardır.
Aróstica, yoğun tek ürünlü tarıma verilen desteği, toprakların az sayıda korporasyonun elinde toplanmasını ve su kaynakları üzerindeki tekeli eleştiriyor.
Ayrıca, “Küçük çiftciler topraklarından atıldıkça iş arayan topraksız kırsal işçilerin sayısı artıyor. Özellikle kadınlar için işsizlik yoğun ve çalışma koşulları kötü.” dedi.
Uluslararası köylü hareketi Via Campesina‘ya bağlı olan CLOC, 5.inci kongresini 8-16 Ekim’de Quito’da gerçekleştiriyor: Kullandıkları slogan ”Kapital ve İmparatorluk tarafından Mülksüzleştirmeye karşı: Toprak ve Halkın Egemenliği İçin.”
Açlığın düşüş oranı en düşük seviyede olmakla birlikte 2006-2009 dönemi ile karşılaştırıldığında önemli bir gelişmeye tekabül ediyor; bu dönemde, global ekonomik kriz ve yükselen gıda fiyatları nedeniyle Latin Amerika ve Karayiplerde 6 milyon kişi açlar ordusuna katıldı ve bölge, 1990’lı yıllarada hakim olan olan duruma geri döndü.
Bölgede ekonomik kalkınma devam etmekle birlikte uluslararası pazarlarda ki hareketlenmeler gelecek yıllarda büyüme hızının gerilemesi ve işsizliğin artmasının mümkün olduğuna işaret ediyor.
Silva, ” Latin Amerika’da büyük çoğunluğun geliri yoksulluk sınırı etrafındadır: bir işe sahip oldukları sürece bu hattın üstündedirler, ancak aile de bir kişi işini kayıp ederse, bu sınırın altına düşüyorlar. Oldukça istikrarsız bir durum” dedi.
FAO, siyasetler grubu koordinatörü Fernando Soto, Santiago’da ki bölge ofisinde, ” kriz ile başarılı bir şekilde başa çıkan ülkeler dönemsel iniş çıkışlara müdahale edebilecek kamu kuruluşlarına sahip olan ülkeler” oldu, dedi.
Bu ülkelerde, devlet ekonominin staratejik bölgelerinde güçlü bir rol oynuyor ve iç pazar için gıda üretimini artırarak, çiftçilere kredi sağlayarak ve kamusal gıda alımları,depolama ve dağıtım yoluyla ve sosyal koruma programlarıyla bir değişikliğe yol açıyor.
Soto, ”En başarılı olan ülkeler giderek artan bir şekilde ekonomik büyüme ile sosyal içermeyi almayı birbirine bağlıyanlardır. Bunlar iki ayrı konudur,” dedi.
” Bir yandan ekonomik büyüme sağlarken diğer yandan bu büyümeden dışlanan insanlar için sosyal programlar yaratamayız. Bunun bir bir sınırı vardır. Buna kamu borçu deniyor” dedi.
Guatemala, El Salvador, Honduras ve Nikaragua gibi gıda güvenliği konusunda oldukça hassas bir dengeye sahip olan ülkeler 2009 yılında kamusal borçlarını o kadar yükseltiler ki, şimdi IMF ile alınacak teddbirleri tartışıyor ve sosyal harcamaları 2011 yılında azaltmayı planlıyorlar.
FAO’nun önerileri gıda sağlanmasında aileye dayanan tarıma daha fazla yer verilmesi ve tarım ve iş pazarlarının denetlenmesi ve regüle edilmesidir, bölgesel bir rapora göre, bu konular kırsal yoksulluğu etkileyen ana faktörlerdir.
Geçen yıl Brezilya’da başarılı projeleri ziyareti sırasında Tarımsal Kalkınma İçin Fon (IFAD), temsilcisi Kanayo Nwanze, IPS’e, aile tarımına yapılan yatırımlar diğer yatırımlarla karşılaştırıldığında yoksulluğu azaltmak konusunda iki ila dört kat daha etkilidir, demişti.
Şili başkentinde bulunan Latin Amerikan Kırsal Gelişme Merkezi (RIMISP) araştırmacılarından Alexander Schejtman, IPS’e, ancak, “yoksulluğun yükseltiği dönemlerde, en büyük yoksullaşma oranı köylü aileleri arasında görüldü,”dedi.
Ekonomist, kırsal bir çerceve içinde, bir çok ülkede, aile tarım sektörü yoksulluğa en büyük kayışı ve oradan en düşük oranlı çıkışı temsil etme eğilimindedir, dedi.(Ekim-2010, IPS)
Çeviri:Erol Yeşilyurt