latin amerikan haber yorum

Archive for the ‘Bolivya’ Category

Bolivya’da yerlilerin yürüyüşü sürüyor

Posted by lahy 31/12/2011

La Paz (Prensa Latina) Bolivyalı yerlilerin Isiboro Ulusal Koruma Parkında (Tipnis) bulunan yerli bölgesi boyunca geçecek bölge halkının sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçlarını daha rahat karşılamasını da sağlayacak ve başkent ile bağlanmasını da sağlayacak bir otoyol yapılmasını talep ediyorlar.

Güney Yerli Konseyi’nin (CONISUR) başlattığı yürüyüş Cochabamba eyaletindeki Villa Tunari kasabasını geçmiş durumda. Sosyalizme Yürüyüş Hareketi (MAS) parlementeri Javier Santibanez’in habercilere yaptığı açıklamaya göre yeni yıl akşamını da yürüyerek geçirmeyi hedefliyorlar.

Katılımcılar yerlilerin haklarını ve bölgelerini korumaya yönelik çıkartılmış olan Tipnis Koruma Kanununda yer alan yerli yerleşimleri bulunan park’a otoban yapılmasını yasaklayan kanun maddesinin değiştirilmesini talep ediyorlar.

Santibanez’e göre yapılması istenen yol, bölgedeki okul, sağlık hizmetleri, alt yapı tesisleri ve bölge sakinlerinin yaptığı ticaretide kapsar şekilde bölge insanlarının yaşam koşullarının gelişmesine ön ayak olacak.

Temsilci yapılan yürüyüşün sadece bu doğal bölgede yaşayan insanları kapsar şekilde mütevazi bir protesto gösterisi ve yasa değişimi talebi olduğunun altını çizdi.

Santibanez’in açıklamasına göre bu yasa değişimi talebiyle yapılan yürüyüş boyunca CONISUR üyesi yerlilerin geceleri bazen okullarda, bazen de açık havada geçirecekleri bilgisini verdi.

Posted in Bolivya, Genel Haberler, Yerli Hareketleri | Leave a Comment »

Bolivya’da bir garip barikat kurma öyküsü = METİN YEĞİN

Posted by lahy 11/12/2011

Bolivya’da yolları kesen grup, Brezilya’dan kaçak gelen otomobil ruhsatlarının ‘millileştirilmesi’ için istenen bedeli protesto ediyor.

Bolivya'da bir garip barikat kurma öyküsü
Normal bir gece yolculuğuydu. Otobüs karanlığın içinde ilerliyor. Bir yerde durunca, pencerelerinin önü tavuk, pilav, cola, su ve meyve kompostosu satıcılarıyla doluyor, biraz uzun durursa herkes inip sağa sola işiyordu. Kocaman açılan camların yanında çardakta uyur gibi yıldızlara sarılıp gidiyorduk. Bir ara çok uzun durdu. Böyle bir durumda, hemen diğer yolcuları kontrol etmek gerekiyordu çünkü bir kere Arjantin’de bizi otobüste unutmuşlardı. Bütün yolcular uyuyordu. Sorun yoktu. Muhtemel, bir barikatla yol kesme olmalıydı. Otobüs böyle durumlarda biraz geri gidiyor, bir dağ yoluna ya da sadece dağa sapıp gidiyordu. Açık kapalı camlardan, üst ve alt kapaklarından ve her yerden içeri toprak yağıyordu. Gözümüzü toprağa doyuruyordu.

Barikatı çocuklar açar 

Otobüslerde genellikle ‘Transporter’ filmi serileri oynuyordu. Muhtemelen, şoför kendisiyle özdeşleştiriyordu. Haklıydı. Daha tehlikeli sahneler yaşadığımızdan emindim. Ayrıca insan, kendisi içinde olunca daha da gerçekçi oluyordu. Allah’tan sadece üç ‘Transporter’ filmi olduğundan seyrettiğimiz toplamda yirmiyi geçmemişti. O bitince de ‘Driver-Sürücü’ filmi konuyordu. O sadece iki kere çekilmişti henüz ve ne güzel ki. Bu filmlerin başına mutlaka eski “Gözünüz yolda, kulağınız bende olsun sevgili şoför kardeşlerim” rahmetli Zeki Müren anonsu konmalıydı. Zaten başındaki “Sakın kopyalamayın, suç işlersiniz” yazıları Bolivya’da iyice komikti. Onun yerine gülümseyen rahmetli Zeki Müren fotoğrafının üstüne bu güzel slogan işlenebilirdi. Kültür Bakanımıza söylenmeliydi. Çok severdi.

Şoför geldi. Barikatları aşacak bir yer yoktu buralarda. Dağ ve orman bizim transporter’a bile aman vermiyordu. “Hep birlikte gelin, mutlaka çocukları da alın, konuşalım, yolu açsınlar” dedi. Yolcular buna alışıktı. Önde kadınlar ve çocuklar, barikatlara doğru yüründü. Kundaktaki çocuklar daha makbuldü. Barikat komitesine gidildi. “Siz kesinlikle haklısınız” denildi. “Mutlaka kabul edilmeli. Sizi tamamen destekliyoruz.” Bunu söyleyince bütün otobüs cemaati, televizyondaki naklen mevlit yayınlarında olduğu gibi bir ağızdan onay verdik.

48 saatte iki barikat 

Otobüs sözcüsü tecrübeli barikat açıcı kadın, onaydan aldığı güçle devam etmeden önce, kundaktaki bebeği bir sağa sola salladı -Galiba bu bebeği ödünç almıştı. Otobüste kucağında yoktu-. “Fakat bizim de sizin gibi çocuklarımız var. Onlar nasıl dayanacaklar?..” Burada bir an, cevap almak için kesince 17 numaralı koltuktaki kadın devreye girdi. “Benim çocuğum bütün yolculuk boyu ateşler içinde kıvrandı” dedi. Çocuğunu biliyordum. Elinde tavuk buduyla, bütün gece otobüs içinde koşup durmuştu. Demek ki ateş sanrısıydı bu ya da dansı. Oradan bir televizyon kamerası belirdi. Bolivya hızlı haber ajanslarından biri değildi. Sadece sıkışan otobüslerden birindeki muhabirlerdi. Olay yerinde bu kadar çabuk olmaları da pek önemli değildi çünkü hiçbir yere gidemeyeceklerdi. Öncü kadın kameraya da konuştu. “Destekliyoruz ama bizim de çocuklarımız var” dedi. Bu sefer, toplanmış beş otobüs yolcusu, hep beraber onay verdik. Süleymaniye Camii gibi oldu.

Komitedekiler aldırmıyorlardı. Yanlarında getirdikleri plastik sandalyelerde oturuyorlardı. Aslında hiç görmediğim tipte bir barikatçı grubuydu. Öncelikle lastik filan yakmıyorlardı. Birkaç ağaç atarak yolu kesmişler, gişelerin önüne de kendi arabalarını dayamışlardı. İki çok büyük TIR’ı da anayolu tamamen kapatmak için kullanmışlardı. “Kaçıncı barikat” diye sordum. “İkinci” dediler. Bu, 48 saat anlamına geliyordu. Birinci barikat 24 saatte yapılıyordu. Yollar açılıyordu. Bir şey değişmezse ikincisi 48 saat oluyor ve yollar açılıyordu. Böyle ilerliyordu. Bolivya kuralsız bir ülke değildi. Öncü kadını görüp nedenini sordum. “Tam bilmiyorum” dedi. Kundaktaki çocuğu annesine geri veriyordu. Sanırım başarısızlık onu üzmüştü.

Ruhsat için yol kesme 
Otomobil ruhsatları içindi. Bolivya’da binlerce, Brezilya’dan gelen çalıntı otomobil vardı. Kamyonlar, otobüsler, minibüsler… Tanesi üç bin dolara satın alınabiliyordu. Uygun bir rüşvet ödemesiyle de yıllardır kullanılıyordu. Hükümet bunu bir afla yasallaştırıyordu. Kendi deyimleriyle millileştiriyordu. Fakat araba başı üç bin dolar civarında ruhsat parası istiyordu. Bu çok fazla diye yollar kesilmeye başlanmıştı. Barikat önünde marşlar ya da sloganlar yoktu. Dört çeker cipler kenara çekilip dört kapısı açık bırakılarak dört bir yandan pop şarkıları çalınıyordu. Maden işçilerinden, koka köylülerinden, yoksullardan öğrenmişlerdi. Haklarını istiyorlardı. Sadece zenginler de yoktu. Bir motoru olup da moto-taksi yapanlar, 1970 model arabası olanlar, onlar da en az 1200 dolar ödemek zorundaydılar. Büyük paraydı.

Garip bir dünya. Grev hakkı gibi bir barikat hakkı gelişiyor. İzinsiz gösteri düzenleme hakkı gibi, bu origamik demokrasinin bir kenarına sığışıyor. Sevinmeli belki. Fener alayları düzenlemeli ama mutlaka yollar kesilmeli. Gerçek ya da temsili hak arama milisleri, çalışma planları, iş, ekmek ya da dört çeker araba ruhsatları. Artık hepimiz, bütün dünya, Köroğlu çocukları..

Posted in Bolivya, Makaleler | Etiketler: , | Leave a Comment »

Evo’nun 5 yılı -Pablo Stefanoni

Posted by lahy 04/12/2011

Morales belirgin bir ideolojik durgunluk ile karşı karşıya. İkinci iktidar dönemi, aşınma ve yıpranmalarla damgalandı. Bu açıdan, Morales’in geleceği, değişim sürecinin sorumluluğunu alma ve ilk dönemine ait bazı tılsımları geri getirme kapasitesine bağlı. Şüphesiz, “değişim”in en sıkıcı aşaması başladı, çünkü artık karşıda büyük düşmanlar yok. Bu hem bir avantaj hem de dezavantaj

10 yıldan az bir süre önce Bolivya başkanının adının Bolivya dışında çok az insan bilirdi. Bugün ise Evo Morales sadece küresel bir figür değil aynı zamanda küreselleşme karşıtlarının bir ikonudur. 20. yüzyılın sonlarına doğru neoliberalizmin en yüksek noktaya ulaştığı yıllarda, Meksika’daki Zapatistalar “İktidarı ele geçirmeden dünyayı değiştirmek” fikrini savunuyorlardı. Şimdi 21. yüzyılın ilk yıllarında Bolivya’nın ilk yerli başkanı Evo Morales dünyayı değiştirme eğilimini Subcomandante Marcos’un “İnsanlara itaat ederek hükmetmek” görüşünü kullanarak Bolivya’nın her yerinde bilboardlarda başkanın imajıyla birlikte sergileyerek şekillendiriyor.

Evo Morales başkanlık koltuğuna 18 Aralık 2005 yılında yüzde 54 gibi muazzam bir oy oranıyla oturdu. Petrol ve gazın ulusallaştırılması ve anayasa konvansiyonu olmak üzere hemen iki ana gündem üzerine ulusalcı bir proje teklifi sundu. İlk kanun ile Morales partisinin adından da anlaşılacağı gibi (MAS-Sosyalizme Doğru Hareket) doğal kaynakların yağmalanmasını ortadan kaldırmasını planladı, ikinci olarak da “iç sömürgeciliğin” ortadan kaldırılması için çalıştı. Bolivyalı yerli hareketleri genellikle yerli insanların -Bolivyalıların çoğunluğu- iç sebatta dışlanmalarının ve liberal-demokratların vatandaşların eşitliği ilkeleri çerçevesinde için için yanmaya devam etmesini karakterize etmek için bu terimi kullanırlardı. Böylece Morales emperyalist Callut’a karşı duran Davut gibi görülür ve bu onun ülke içindeki ve dışındaki popülaritesini açıklar.

Bu gelişmeler Bolivya’yı kapitalist moderniteye ve mevcut ekonomik krize karsı alternatif model arayanlar için işaret haline getirdi. Gerçek değişim sürecinde asıl aktör olarak yerli insanların varlığı bir “öteki” yeni bakış açılarını, dünya görüşlerini ve Batı’nın çöküşü karşısında alternatif siyasi, ekonomik ve sosyal uygulamaları sağlayabilenler hakkında bir dizi hayalleri harekete geçirdi. Ama daha da yakından bakıldığında durum çok daha karmaşıklaşıyor. Bolivyalıların büyük çoğunluğunun yerli olmasına rağmen (2001 nüfus sayımına göre yüzde 62), Bolivyalıların içinde esaslı bir modernizasyon için şiddetli bir arzu belirmesi neredeyse zorla ortaya çıkıyordu. Evo Morales maddi refah açısından iyi yaşam terimlerinin gelişimsel hayallerini yerli dünya görüşlerinde iddia edilen kayıtlı herhangi ruhsal ya da materyalist olmayan kurallardan daha güçlü devreye sokuyor.

Birçok ReVista okuyucusu için Evo Morales Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez, Ekvatorlu meslektaşı Rafael Correa, rahmetli Nestor Kirchner ve eşi, bugünkü Arjantin Başkanı Cristina Fernandez ve Nikaragua Başkanı Daniel Ortega gibi Güney Amerika’da ortaya çıkan ünlü liderlerden biri olarak görülüyor. Fakat bu “etçil” sol, ki Perulu yazar Alvaro Vargas Llosanın onu “vejetaryen” (ve iyi) soldan ayırmak için bu terimi kullanmıştı, homojen değildir. Morales’in liderliği Mesihçi yönden ziyade ağır dozda öz temsil içeriyor (kırsalda köylüler genelde ‘o bizden biri ‘ yorumu yapar) . Uluslararası Para Fonu (IMF), Evo’nun makroekonomi politikasının ihtiyatlılığını ve kolaylıkla Brezilya’daki ılımlı Lula Da Silva veya onun halefi Dilma Rousseff’ınkilerle kıyaslanabilecek sosyal politikalarını övdü.
Morales son birkaç yıl içinde ülkenin doğu bölgesindeki tarımsal-endüstriyel elit ile arasındaki şiddetli anlaşmazlıkta köylülerin ve kentli halk kesimlerinin mobilizasyonunu cesaretlendirerek gücünü pekiştirdi. Ayrıca sokaklardan aldığı destek oylara dönüştü: Ağustos 2008’da bir geri çağırma referandumunda oyların yüzde 67’ü ile onaylandı ve 2009 Aralık’ta eşi benzeri görülmemiş şekilde yüzde 64 ile seçildi.

Bununla birlikte, Ocak 2011 yılında hükümetin beşinci yıldönümü kutlamaları lekendi. Evo Morales 26 Aralık 2010’da Caracas’ta seller için yardım isterken Başkan Yardımcısı Alvaro Garcia tarafından, daha sonra iptal edilen gasolinazo, yani yüzde 83’lük yakıt zammı açıklanmıştı. Gaz ve mazot sübvansiyonlarında kesinti açıklamasının sürpriz zamanlaması ve tonlaması, 90’ların ve 2000’lerin başındaki coşkulu neoliberal düzenlemelerin anılarını canlandırarak, Evo çağında hükümete karşı benzeri görülmemiş bir hoşnutsuzluk ortaya çıkaracak ve düzenleme geri çekilecekti. O ana kadar protesto muhafazakar sağdan gelmişti ama bu kez Evoculuğun kalesinden, Evo’nun destekçilerinin kendisinden geldi. Sonuç olarak 1 hafta sonra hoşnutsuzluk büyüyüp güçlenmeden Morales kararını iptal etmek için elini çabuk tuttu. Bolivya Başkanı hükümetin ‘halka itaat ettiği’ni ve önlemin (kesintinin) gerekli olduğunu tekrar etse de toplumsal hareketler bu uygulamalar için uygun zaman olmadığını fark ettirdi. Bununla birlikte fiyat artışları ve önlemin yarattığı belirsizlik yüksek gıda fiyatları ile ilgili bir dizi protesto doğurdu.

Dahası, bu mini-kriz, sık sık komüniteryan sosyalizmin başvurduğu kavramları anlamlı olarak sahneye koymayla Bolivyalıların günlük yaşantılarında meydana çoğu mütevazı olan asıl değişiklikler arasındaki kopukluğu belirginleştirdi. Sosyal destekleme uygulamaları, kırsal elektrikleşme ve otoyol inşaatı gibi yoksulluğa karşı savaştaki orta derecede başarılar yadsınamaz başarılar olsa da, “anti-kapitalist bir politika” olmaktan uzaktılar. Aynı zamanda Bolivya Devleti özellikle de nitelikli teknokratların ve kurumsal yoğunluğun eksik olmasından dolayı kronik olarak zayıf kalıyordu. Bu eksiklik devlet fabrikalarının kurulması gibi hükümetin devletçi projelerine birçok engel yaratıyordu. Petrol şirketlerine yönelik desteklemelerin duyurusuyla birlikte, gıda fiyatlarını düşürmek ve şeker gibi ürünlerin kıtlığını ortadan kaldırmak için küçük ve büyük üreticilerle bu yıl yapılan, üretim artışı hedefli resmi görüşmeler, piyasa mekanizmalarının üstesinden gelmenin, hükümetin ve sözüm ona “toplumsal hareketlerin“ hayal ettiklerinden çok daha fazla karmaşık olduğunu kanıtlıyor.

Evo Morales ‘açıklama krizi’ etkilerinden mağdur olmuştu. Morales yönetiminin ilk zamanlarında alınmış olan önlemlerin siyasi-sembolik etkisi düşünüldüğünde yaratıcılıkta bir düşüş yaşandığı görülüyor.

En son eğitim reformu yasasına doğrudan etkilenenler (özellikle öğretmenler) hariç tutulursa küçük bir kamuoyu tartışmasıyla geçti; aynı şey, bir Bolivyalının özelleştirilmiş sağlık hizmetine ihtiyacı olduğunda ne olduğu şöyle dursun düşük kalitede hastanelerde bugün hizmet için para ödemek zorunda kalan Bolivyalıların çoğunluğuna parasız sağlık hizmetlerini garantilemek için diğer gerekli değişiklikleri ve hazırlanan evrensel bir sağlık sigortası için de söz konusudur. Bu çabalar gerek olsa bile, Morales hükümetinin toplumsal etkileri hakkında ikna edici bir hikaye üretememektedirler.

Dönüşüm en çok elitlerin değişiminde; yerlilerin, köylülerin ve sade yurttaşların devlet aygıtına kitlesel biçimde dahil oluşunda, Bolivyalıların kendi kendilerine dönük algılarının değişiminde ve on yıllar boyu Washington’un diktalarına itirazsız boyun eğmelerden sonra Venezüella, Küba ve İran gibi ülkelerle kendini ittifak içine giren Bolivya dış politikası alanında fark edilmektedir.

Çin’den uydu satın alınması, petrokimya, hidroelektrik projeleri, maden ve otoyollar (Amazon bölgesi dahil) gibi dev projelere oynanması ya da başkan’ın Silahlı Kuvvetler’le yakın bağları, zaman zaman yerlicilik ve ekstrem kalkınma projelerini birbirine katan ideolojik bir keşmekeşi andıran farklı hayallerin devrede olduğuna delalettir. Bunların arasından, pek çok muhtemel kombinasyonu üretebilecek iki genel ve şematik hattın izini sürebiliriz.

Bir vizyon, -Başkan Yardımcısı Garcia Linera’nın katıldığı hegemonik vizyon-, “ihtiyatlı” makroekonomik politikalar izleyecek güçlü bir devlet önerisinde bulunmaktadır. Bir başka eğilim, kamu politikası bakımından uygulanabilir olmaktan çok felsefi olan, iklim değişikliği zirveleri, toplumsal hareket forumları ve politik oluşum süreçleri gibi yerlerde ifade edilmektedir. Bu eğilim, yeni Anayasa tarafından tasdik edilen ekonomik, politik ve hatta yargısal çoğulculuğa dayalı komüniteryan bir perspektifi yansıtmaktadır. Bu eğilimin en önemli savunucusu Altiplano’nun aymara yerlilerinin büyük saygısına mazhar olmuş Dışişleri Bakanı David Choquehuanca’dır. Bu iki eğilim arasındaki gerilimler, özellikle çevre konusunda fark edilebilir.

Bolivya, iklim zirvelerinde uluslararası liderlik ve ahlaki bir tutum sergileme niyetindeyse de, doğanın savunulması ve iklim değişikliğine karşı mücadeleye ilişkin iç siyasette tutarsızlıklar sergilemektedir. Yüksek fiyatların da tetiklemesiyle bir kez daha bir maden gücü / maden ülkesi olmanın çevresel maliyeti, kamuoyunun görüşüne sunulmadığı gibi hükümetin temel gündemi de olmamaktadır. Bu bağlamda, Morales koltuğa oturduktan sonra ilk kez, ne olursa olsun muhalefet eden sağdan değil, 2010’un başına kadar Morales’in bir müttefiki olan La Paz Belediye Başkanı Juan Del Granado’nun liderlik ettiği merkez-sol Korkusuz Hareket’ten gelen bir muhalefetle karşı karşıyadır.

“Korkusuz” üyeleri, özellikle La Paz’da, kırsal orta sınıfın desteğini arkalarına alıp, kendilerini mevcut değişim sürecinin “hatalarını eleştiren, başarılarınıysa destekleyen” daha demokratik ve kurumsal bir varyasyonu olarak tanımlamaya çalışmaktadır. Hareket, destek almak için, son on-yıllarda ülkede en iyi yöneticilerden biri olan Belediye Başkanı Del Granado’nun başarılarından yararlanmaya çalışmaktadır.

Hükümet, bu harekete, geçmişte kendi muhafazakâr rakiplerinden kurtulmasına yardımcı olan bir mekanizmayı kullanıp, La Paz’ın şimdiki Belediye Başkanı Luis Revilla ve Del Garando’ya karşı suçlamalar getirip baskı yaparak yanıt verdi.

Bu yıl, Tarija (ülkenin güneyindeki, Bolivya doğalgazının temel rezervlerinin bulunduğu bölge) valisi, koltuğundan indirildi ve Paraguay’dan politik sığınma talebi kabul edildi; Pando eyaletinin eski valisi Leopoldo Fernandez, ayrıştırılmış yalıtık Bolivya Amazonu bölgesinde Evo taraftarı köylülerin Fernandez Thugs tarafından tuzak kurularak pusuya düşürüldüğünün iddia edildiği, sözde Porvenir katliamı (2008) yüzünden hala hapiste tutuluyor. Aralarında Santa Cruz bölgesinin özerklik yanlısı eski lideri Branko Marinkoviç ve eski başkan adayı Mafred Reyes Villa’nın da bulunduğu bazı eski güçlü muhalefet liderleri ABD’ye kaçtı. Hareketleri zayıf olsa da hükümetin ılımlı solun bu üyeleri karşısında aynı sonucu alıp almayacağı belli değil.

Morales belirgin bir ideolojik durgunluk ile karşı karşıya. Onun ikinci dönemi, bir ikinci dönemin gerektirdiği bütün aşınma ve yıpranmalarla damgalandı. Bu açıdan, Morales’in geleceği (2014’te tekrar aday olmayı planlıyor), değişim sürecinin sorumluluğunu alma ve ilk dönemine ait bazı tılsımları geri getirme kapasitesine bağlı. Şüphesiz, “değişim”in en sıkıcı aşaması başladı, karşıda büyük düşmanlar yok (bu hem bir avantaj hem de dezavantaj). “Ayrılıkçılara” karşı mücadele 2008’e kadar Morales’ın pozisyonunu güçlendirmeyi başardı. Şimdi, Bolivyalılar, Morales’in vaatlerinin günlük yaşamlarında daha iyi somut koşullara tercüme edilmesini bekliyorlar. Onlar ceplerindeki devrimi bekliyorlar.

Pablo Stefanoni, gazeteci ve ekonomist, Nueva Sociedad’ın editörü. Şubat 2011’e kadar Le Monde Diplomatique Bolivia’nın genel yayın yönetmeniydi. “Qué hacer con los indios…” kitabının yazarıdır. 

[Bolivia Rising’deki İngilizcesinden Sonel Temel tarafından latinbilgi.net (Sendika.Org) için çevrilmiştir]

Posted in Bolivya, Makaleler | Leave a Comment »

Bolivya: Yerli halkın ve işçilerin Amazon’u savunusu

Posted by lahy 30/09/2011

Geçtiğimiz Pazar günü Bolivya polisi koruma altındaki Amazon yağmur ormanlarını ortadan bölecek yasadışı mega-otobana karşı yürüyüş yapan yerli kadın, erkek ve çocukları bastırmak için gaz ve copla saldırdı. Saldırı sırası ve sonrasında aralarında çocuklarında bulunduğu çok sayıda protestocu gözaltına alındı.

Polis saldırısını protesto eden ana işçi sendikası COB Çarşamba günü ülke çapında grev ilan ederek bir dizi yol kapatmaları da içeren protestolar organize etti. Hükümet Başkan Morales’in otoban inşasını askıya alması nedeniyle grevin gereksiz olduğunu ileri sürerken COB, Amazon bölgesinde yerli halkın yönetimindeki topraklarından geçecek bölümün tümden iptalini talep ediyor. Yerli halk sözcüleri Morales’in erteleme açıklamasının ardından Hükümet’in erteleme kararına inanmadıklarını ve mücadelelerine devam edeceklerini söyledi.

72 saat sonra ülke bir kriz içindeydi – Savunma Bakanı utanç içinde istifa etti, Bolivyalılar ülke çapında protesto için sokaklara döküldü; Başkan Evo Morales ise otoban inşaatını geçici olarak durdurmak zorunda kaldı. Ancak güçlü çokuluslu şirketler bu önemli doğal rezervi bölüşmeye başladı bile. Şimdi, ancak dünya bu cesur yerli halkın yanında olursa otobanın rotasını değiştirebilir ve ormanın korunmasını sağlayabiliriz.

Avaaz kısa süre önce 115,000 Bolivyalı ve Latin Amerikalının imzaladığı bir acil dilekçeyi iki üst düzey Bakan’a iletti – kitlesel bir kamusal baskı olabileceğinden endişeliler ve tedirginler. Bu vahşi şiddetin ardından şimdi baskıyı arttıralım ve baskının sona ermesi ve otobanın durdurulması için küresel bir çağrı yapalım. Acil dilekçeyi imzalamak için tıklayın — 500,000 imzaya ulaştığımızda dilekçeyi etkileyici bir yöntemle Başkan Evo Morales’e ileteceğiz:

http://www.avaaz.org/tr/bolivia_stop_the_crackdown/?tta

Altı hafta önce Amazon’dan yola çıkan binlerce yerli halk başkente doğru yürüyordu. Nihayet geçen hafta Avaaz’la görüşen Bolivya Dışişleri Bakanı liderlerle açık bir diyalog içinde olacağına söz verdi. Cumartesi günü yürüyüşçülerle görüşmeye gitti ama temel talepleri reddedilen yürüyüşçüler bakanı polis barikatını geçinceye kadar bir saat kendileriyle yürümeye zorladılar. Ertesi gün birlikler protestocuların kamp kurduğu alana baskın yaparak yüzlerce kişiyi vahşice dövdü ve gözaltına aldı. Gözaltına alınanlar zorla otobüslere bindirilerek bölgeden uzaklaştırıldı.

Önerilen 300 kilometrelik otoban Bolivya Amazonlarının en kıymetli mücevheri olan ve devasa ağaçları, mükemmel yaban hayatı ve tatlısularıyla meşhur Isiboro Sécure’nin (İspanyolca’da TIPNIS) ortasından geçecek. TIPNIS inanılmaz doğal ve kültürel önemi nedeniyle Doğal Park ve yerli halk rezervi olarak çifte koruma altındaki alan statüsüne sahip. Brezilya tarafından finanse edilen otoban Brezilya’yı Pasifik limanlarına bağlayacak. Ama bunun yanı sıra bu yerli toplulukları ve ormanı tahrip edecek zehirli bir arter olarak, bu el değmemiş araziyi kerestecilik, petrol ve maden aramaya ve büyük ölçekli endüstriyel ve tarımsal işletmelere açacak. Son dönemde yapılan bir çalışmaya göre otobanın yapılması halinde parkın %64’ü 2030’a kadar ormansızlaştırılmış olacak.

Bolivya yasaları ve uluslararası hukuka göre hükümet, topraklarını almaya niyetlendiğinde yerli liderlerle görüşmelidir. Yerli topluluklar ekonomik büyüme ve bölgesel entegrasyonu geliştiren daha güvenli alternatifler istiyor. Ama hükümet onların itirazlarını duymazdan geldi ve TIPNIS dışında alternatif tek bir yol için bile çalışma yapmadı. Aksine Morales yasaları hiçe sayarak bölge için referandum yapılmasını istiyor. Bu ise birçok kişi tarafından meşru olmayan bir rıza oluşturma çabası olarak görülüyor.

Bolivya’nın ilk yerli lideri olan Morales dünya çapında çevre ve yerli halkların haklarını savunmasıyla tanınıyor. Bu içten içe kaynayan sorun patlama noktasına ulaştığı bu anda Morales’i bu ilkelere bağlı kalması ve Amazon’un korunması ve yerli topluluklara saygı için ön saflarda mücadele edenlerle yan yana durması için cesaretlendirelim – baskıyı ve yasadışı otobanı durdurmak için bu acil eylemi imzalayın:

http://www.avaaz.org/tr/bolivia_stop_the_crackdown/?tta

Bir kez daha tekrar edelim: Hepimizin bağımlı olduğu toprakların ve yerli halkların haklarının korunması hükümetlerimiz tarafından kalkınma ve ekonomik büyümeye kurban ediliyor. Liderlerimiz genellikle madencilik ve ormansızlaştırmayı – yabancı şirketlerden doğrudan kar ederek — bizim hayatta kalma araçlarımıza tercih ediyor. Hepimiz gelecekte çevre ve masum insanların hayatlarının kârdan önce gelmesini istiyoruz. Başkan Evo Morales’in halkına destek olmak, Amazon’u kurtarmak ve Latin Amerika’da gerçek kalkınmanın ne olması gerektiğini tekrar değerlendirmek için hala bir şansı var.

Umut ile,

Luis, Laura, Alice, Ricken, David, Diego, Shibayan, Alex ve tüm Avaz ekibi

Kaynaklar

Morales geri adım attı (ETHA):
>http://www.etha.com.tr/Haber/2011/09/27/dunya/morales-geri-adim-atti/

Yerli protestosu sonuç verdis (Yeni Özgür Politika):
http://yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=2287

Bolivya’da istifa (Bugün):
http://www.bugun.com.tr/haber-detay/170631-iki-bakan-da-istifa-etti-haberi.aspx

Ormansızlaştırma öngörülerine dair çalışma hakkında makale (İspanyolca):
http://www.lostiempos.com/diario/actualidad/vida-y-futuro/20110703/analisis-historico-y-proyeccion_132222_268061.html

Amazon isyanı Bolivya’yı sallıyor (Hürriyet):
http://www.hurriyet.com.tr/planet/18835577.asp

http://www.upsidedownworld.org/main/bolivia-archives-31/3241-bolivia-general-strike-protests-crackdown-on-native-march

Avaaz.org dünya halklarının görüş ve değerlerinin dünyanın tüm karar vericilerince duyulmasını sağlamak için çalışan, 9 milyon kişilik küresel bir kampanya ağıdır. (Avaaz birçok dilde “ses” veya “şarkı” anlamına gelir.) Avaaz üyeleri dünyanın dört bir yanına yayılmıştır: ekibimiz 4 kıtada, 13 ülkede, 14 dilde çalışmaktadır. Avaaz’ın bazı önemli kampanyaları hakkında bilgi almak için buraya tıklayın; veya bizi Facebook ya da Twitter’dan takip edin.

Grev Hakkında Günçelleştirme: LAHY

Posted in Bolivya, Ekolojik Hareketler, Genel Haberler, Sosyal Hareketler, İşçi Hareketleri-Sendikalar | Etiketler: , , | Leave a Comment »

Bolivya’da özel medya kanallarına sınırlama

Posted by lahy 01/08/2011

Bolivya’da ülkedeki ticari medya, radyo ve televizyon kuruluşlarını sınırlayan yeni medya-iletişim yasası onaylandı.

Meclisten büyük oy çokluğuyla geçen yasaya göre ticari radyo ve televizyon kuruluşlarının sayısı Bolivya’daki tüm medya organlarının yüzde 33’ünden fazla olamayacak.

Şu an Bolivya radyo televizyonlarının yüzde doksanına yakını özel medya kuruluşlarına ait.

Yeni yasayı gündeme getiren ve onaylanmasını sağlayan iktidardaki Eva Morales hükümeti düzenlemeyle, insan haklarından biri olarak tanımladığı iletişim ve haberleşmenin daha sağlıklı bir ortamda gerçekleşeceğini savunuyor.

Sosyalist Morales iktidarının muhalifleri ise yeni yasanın basın ve ifade özgürlüğüne müdahale anlamına geleceği eleştirisini dile getiriyorlar.

Bolivya meclisinde dün onaylanan yasa, özel radyo televizyonlara ayrılan yayın frekanslarının yüzde 33’ünden geriye kalan yüzde 66’nın, devlet yayın organları ve ülkedeki kar amaçlı olmayan toplumsal örgütler tarafından kullanılmasını öngörüyor.

Yasayı eleştiren kesimler, Bolivya’daki toplumsal hareketlerin Morales iktidarının destekçisi olmaları sebebiyle, iktidarın medya alanında büyük bir egemenlik kuracağı endişesini taşıyorlar.

Dün yasanın onaylanması ardından muhalif siyasetçi Luis Pedraza, yeni düzenlemeyle hükümetin iletişim tekeli kurduğunu ve editöryel bağımsızlığın tehdit altında olduğunu yorumunda bulundu.

Meclis başkanı Rene Martinez ise onaylanan yasanın anayasayla uyumlu olduğunu ve iletişim-ifade özgürlüğünü genişleteceğini savundu.(BBC)

Posted in Bolivya, Kültür - Sanat | Etiketler: , | 1 Comment »

Bolivya’da varoş ayaklanması

Posted by lahy 16/07/2011

Bolivya’da başkent La Paz’da, semtlerinde su, elektrik ve kanalizasyon altyapısının iyileştirilmesini talep eden on binlerce kişi bir anayolu trafiğe kapayıp, fuel-oil ve gaz tankerlerinin yolunu kesince yakıt sıkıntısı başgösterdi.

El Alto adlı uydu kentin sakinleri, başkente yakıt dağıtan YPFB adlı devlete ait petrol tesislerinin önünde iki gün süreyle barikat kurdu. Anayolun kapanması da trafiği felç etti.

2003’te El Alto’da diğer ülkelere ucuza gaz satılmasını protesto eden ve petrol tesislerinin devletleştirilmesini isteyen binlerce kişi güvenlik güçleriyle çatışmıştı.

Onlarca kişinin öldüğü iki hafta süren protestolardan sonra Cumhurbaşkanı Gonzalo Sanchez de Lozada istifa etmişti.

Protestocular, Cumhurbaşkanı Eva Morales’in temsilcilerinin taahhütlerine rağmen, iş makinalarını görmeden evlerine dönmeyeceklerini söyleyerek eylemlerine bir süre daha devam ettiler ve “Gerekirse, 2003’te gaz savaşlarında yaptığımız gibi yine savaşırız” dediler.

Ancak eylemciler daha sonra dağıldı.

Kar fırtınası

Ülkenin güneyinde ise son 20 yılın en ağır kar yağışı hayatı felce uğrattı.

Bolivya hükümeti komşu ülkelerden merkezle bağlantısı kesilen bölgelere yardım ulaştırılması için helikopter, kapanan yolların açılması için de iş makinaları istedi.

Bolivya’da devletin iki helikopteri var

Yüksek kesimlerdeki Potosi bölgesinde çiftçiler ürünlerini kaybederken 50 bin kadar lama ve alpaka koyunu, otlakları kar altında kaldığı için yemsiz kaldı. Bölgede yollar kapandı.

Bolivya Sivil Savunma yetkilileri, helikopter olmadan mahsur kalanların kurtarılması ve yardım ulaştırılmasının imkansız olduğunu söylüyor.

Bolivya’da devletin sadece 2 helikopterinin olduğu belirtiliyor. (BBC)

Posted in Bolivya, Sosyal Hareketler | Etiketler: | Leave a Comment »

Bolivya’da ‘gıda devrimi’

Posted by lahy 28/06/2011

Bolivya Cumhurbaşkanı Eva Morales, ülkesinin gıda güvenliğini garanti altına almaya yönelik bir yasayı onayladı.

Morales

Plan uyarınca tohum ve gübre üretecek kamu şirketleri kurulacak.

Hükümet, biyoçeşitliliği koruma ve yabancı tohum şirketlerine bağımlılıktan kurtulmayı amaçlıyor.

Bu yılın başlarında, gıda sıkıntısı ve fiyatlardaki artış ülke çapında protestolara neden olmuştu.

Küresel gıda fiyatlarındaki artış, birçok Bolivyalıyı “quinoa” gibi geleneksel yiyecekleri yerine ucuz, ithal alternatiflere yöneltmişti.

Hükümet ‘Bolivyalıların nesiller boyu kendi kendilerini doyurabilmelerini sağlayacak gıda devrimi için” 10 yıl içinde yarım milyar dolarlık yatırım yapacak. Küçük çiftçilere cömert krediler sağlanacak.

Bolivya’da, patates ve mısır dahil binlerce çeşit ürün yetiştiriliyor.

Morales hükümeti, doğal ayıklanma yöntemiyle, genetik stoğunu geliştirmeyi amaçlıyor.

‘GDO’lu tohum işgali’

Hükümet, yerli ürünleri bozacağını söylediği genetik yapısı değiştirilmiş tohumların işgaline direneceğini vurguluyor.

Bolivya’nın Birleşmiş Milletler’e bağlı Gıda ve Tarım Örgütü FAO’daki temsilcisi Lisa Panades, yeni yasayı doğru yönde atılmış bir adım olarak niteledi.

Panades, “Yasa gıda üretimini artıracak koşulların oluşturulmasını öngörüyor. Özellikle de zor durumdaki küçük çiftçiler arasında. Kuşkusuz bu yasa tek başına sorunları çözmeyecek. Ancak hükümetin desteğiyle, bu yasa tam olarak uygulanırsa, Bolivya’nın gıda bağımsızlığı garanti altına alacak mükemmel koşullar var” dedi.

Bolivya yakın bir zamana kadar gıda fiyatlarındaki küresel artıştan etkilenmemişti. Ancak şekerin fiyatı bu yılın başlarında iki katına çıktı.

Yüksek kesimlerde yaşayan bazı topluluklar, fiyatların artması nedeniyle tohumları yenen bir bitki olan geleneksel besinleri quinoa yerine pirinç ve makarnaya yönelmeye başladı

Posted in Bolivya, Genel Haberler | Etiketler: , | Leave a Comment »

Bolivya eğitimi kamulaştırıyor

Posted by lahy 15/01/2011

Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales, dün bir açıklama yaparak, «ülkemizde bir devleti andıran olan Katolik kilisesi’nin iktidarına son verildi,…..çok uluslu devlet dini özgürlüğü garanti ettiği ve bütün dinler eşit haklar ve görevlere sahip olduğu için bir daha tek bir dinin tekeli söz konusu olmayacaktır, ” dedi.

Başkan Morales ülkedeki eğitim hizmetlerinin kamulaştırıldığını duyurdu.

Evo Morales, “ daha önce tek bir dinin tekeli, hiyerarşisi vardı, çünkü Katolik kilisesi bir devlet gibi idi. Şimdi eşitlik sağlamaya çalışınca protestolarla karşılaşıyoruz.  Bazı kişilerin kabul etmemesine rağmen eğitimi kamulaştırmak zorunluluğumuz var” dedi.

Morales, ayrıca, ”Yapısal, değişiklikler gerçekleştiriliyor ve değişiklikler sürecektir. Elbetteki, değişim onlarında (Kilisenin eğitim kuruluşları) katılımıyla çok daha iyi olabilirdi” dedi.

Posted in Bolivya, Genel Haberler | Etiketler: | Leave a Comment »

Wikileaks ve Latin Amerika: Aynı Eski Buyurgan ABD Diplomatları–N.Kozloff

Posted by lahy 09/01/2011

Nikolas Kozloff

Wikileaks belge ifşa ettikçe, kamuoyu ABD diplomatları ve onların yurtdışındaki operasyonları hakkında yakından bir görüş kazanıyor. Ben, şimdiye kadarki gizli belgelerin, geçtiğimiz yıllarda Washington görevlilerinin dikkatini celbetmiş bir bölge olan Latin Amerika ile ilgili kısmıyla özellikle ilgileniyorum. Aynı yolda ilerleyen sonraki Obama yönetimi bir yana, Bush yönetiminin Güney Amerika’daki solcu rejimler “Pembe Dalga”sını izole etme arzusunda olduğu kesinlikle sır değilken, Wikileaks belgeleri bize, ABD’li diplomatların günlük işlerini nasıl bir zihniyetle yürüttüklerine ilişkin bazı ilginç fikirler veriyor.

Belirtmeye gerek yok ki, ortaya çıkan tablo pek de iç açıcı değil.

Örneğin; ABD elçisi John Danilovich ile Brezilyalı General Jorge Armando Felix arasındaki yüksek düzey bir görüşmenin ayrıntılarını içeren, Brezilya’daki ABD Elçiliği’nin 2005 tarihli bir kriptosunu ele alalım. Uzun bir iş geçmişine sahip olan Danilovich, 20 yılını Londra’da gemi sanayinde geçirmiş ve George Bush ve babası için kampanya yürütmüş biri. Her zaman Cumhuriyetçi Parti’nin büyük bir bağışçısı olan Danilovich, özellikle de Güney Amerika’daki sol dalgaya muhalefeti ile Brezilya’daki görevinde sadakatini kanıtladı.

2005′te, Hugo Chávez siyasi gücünün zirvesindeydi ve tüm bölgede antipati toplamış Bush rejimine meydan okuyordu. O arada Washington, Bolivya’da eski bir koka çiftçisi olan Evo Morales’in başkanlık seçimini kazanmasından endişeleniyordu. Washington için, Brezilya hayati jeopolitik öneme sahip bir ülke haline gelmişti: Başkan Lula, komşu Venezüella’ya destek vermekten vazgeçirilebilirse, ABD bölgedeki sol yükselişi alt etme konusunda kesinlikle daha başarılı olacaktı. Pembe Dalga’yı tersine çevirme çabasında, Danilovich anahtar bir figürdü.

Brezilya’da bir günlük gazete olan O Estado de São Paulo’ya verdiği mülakatta, diplomat Danilovich, Chávez’i Bolivya’daki siyasi güçleri fonlamakla suçladı. Ortak bir ABD-Brezilya cephesi oluşturmaya çalışan Danilovich, bu davranışın Washington için kaygı verici olduğunu ve Brezilyalıları da endişelendirmesi gerektiğini söyledi. Muhabir, Danilovich’e Chávez’i Morales’in kampanyasını doğrudan fonlamakla suçlayıp suçlamadığını sorduğunda, diplomat yorumda bulunmadı [Morales’in kendisi ABD iddialarını reddetti].

Danilovich diplomatik saldırılarına kapalı kapılar ardında devam etmiş. Elçi, General Felix’le öğle yemeği yedikten sonra, Chávez’in “Brezilya’nın Güney Amerika’da siyasi ve ekonomik olarak öncü bir rol oynama çabalarını kesintiye uğrattığını” belirterek Venezüella meselesi açıyor. Kriptoda, Felix’in elçinin yorumları hakkında ne düşünmüş olabileceği anlaşılmıyor, ancak satır araları okunduğunda, ordu yetkilisinin ABD’ye sempati beslediği ve kendi hükümetinin Venezüella konusundaki resmi politikasına katılmadığı görülüyor.

Danilovich’in kriptosunun tam metni elimizde olmadığından, diplomatın, askeri yetkililer dışında Lula hükümetindeki başkalarına da Venezüella konusunda yanaşıp yanaşmadığı belli değil. Toplantı sırasında Lula’nın İç Güvenlik Bakanı olan Felix, artık bu görevde bulunmuyor. Yine de, tarihsel geçmişle rahatsız edici bazı paralellikler söz konusu. Washington’un, darbe ile demokrasiyi ortadan kaldırmış olan antikomünist Brezilya ordusu ile işbirliği içinde olduğu zamanlar çok da geride kalmış sayılmaz. Daha sonra, silahlı kuvvetler “Akbaba Operasyonu” adı altında ülkedeki ve yurtdışındaki solcuların peşine düşmüştü.

Brezilya’dan Arjantin’e

Güney Amerika’da bir başka yerde, ABD beklenmedik bir siyasi muhalefetle karşı karşıya kaldı. Arjantin’de, yakın zamana kadar Washington’un ekonomik konsensüsünü takip eden oldukça güvenilir bir ABD müttefiki iktidardaydı. Ancak Néstor Kirchner ve eşi Cristina Fernández de Kirchner’in iktidara gelişi ile, ABD-Arjantin ilişkileri tepetaklak oldu. Uluslararası Para Fonu’na dönük sert eleştirilerde bulunan Néstor, solcu Venezuela ile de benzeri görülmemiş bir diplomatik ittifak geliştirdi.

Wikileaks kriptoları, Washington ile Buenos Aires arasındaki ilişkilerin bozulduğunu belgeliyor ve ABD diplomatlarını buyurgan ve entrikacı olarak gösteriyor. Örneğin Obama’nın Batı Yarıküreden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Arturo Valenzuela ile Arjantinli yetkililer arasındaki diplomatik ağız dalaşı. Bu konu hakkında zamanında yazmıştım. Şili asıllı bir Amerikalı olan Chavez muhalifi Valenzuela’nın yolu, geçen yılın sonunda Buenos Aires’e düşmüştü.

Valenzuela, diplomatik bir fırtınaya yol açarak yerel medya önünde Arjantin’in yeterli yasal korumadan yoksun olduğunu açıkladı. Hükümet durumun bu olmadığı açıklamasını yaparak kınadığında, Valenzuela, kendisinin, ekonominin yönetimi konusunda endişeli olan ABD Ticaret Odası’ndan Amerikan şirketlerinin temsilcileri ile kişisel olarak konuştuğunu söyledi ve bunların, yasal koruma yetersizliği nedeniyle yatırım yapma konusunda isteksiz olduklarını ekledi.

Valenzuela daha sonra, sanki hükümeti zaten yeterince kızdırmamış gibi, “yatırım konusunda çok daha hareketli olan” 1996 [Arjantin’in neoliberal ekonomi ile flörtünün zirvede olduğu zamanlar] ile günümüz arasında, yatırım ikliminde bir değişim olduğunu saptadığını açıkladı. Arjantin dışişleri bakanlığı bir bildiride, kızgın bir şekilde, hükümetin ülkede “çıkarı ve yatırımı olan ABD şirketlerinden şikayet almadığı” cevabını yapıştırdı.

Öfkeli koroya İçişleri Bakanı Florencio Randazzo da katıldı ve Arjantin’in Obama döneminde “yeni bir dış politika açılımı olacağı beklentisi içinde olduğunu” ancak ABD yetkililerinin “eski uygulamalara” geri dönmesinin üzüntü verici olduğunu söyledi. Adalet Bakanlığı da Valenzuela’nın açıklamalarının “son derece sıra dışı ve haksız” olduğunu ekledi. Ancak bugüne kadarki en sert açıklamalar, Valenzuela’yı sömürge valisi gibi davranmakla suçlayan eski başkan Néstor Kirchner’dan geldi.

ABD diplomatları, Arjantin’e karşı pişmanlık belirtmek bir yana, Valenzuela hadisesine arsız ve kendini beğenmiş bir şekilde yaklaştılar. Washington’a gönderilen ve yakın zamanda Wikileaks üzerinden açıklanan bir kriptoda, Buenos Aires’deki Amerikan yetkililer, yerel basının olayı “sansasyonel hale getirdiğini” ve fazla dramatikleştirdiğini yazmışlar. “Kirchner hükümetinin, eleştiriler karşısında ne kadar alıngan ve hoşgörüsüz olduğunu bir kez daha gösterdiğini” belirtiyor diplomatlar. Yazarlar, Valenzuela’nın açıklamalarının yarattığı etkiyi önemsizmiş gibi göstererek, birçok Arjantinlinin de sıklıkla hükümet kurumlarının ve yasaların uygulanmasının zayıflığından şikayet ettiğini eklemişler.

Obama döneminde Arjantin’e karşı Washington’un politikasının ne olacağını kestirmek zor. Wikileaks tarafından açıklanan bir başka belgeye göre, ABD yetkilileri halen bu meseleyi çözmeye ve Kirchners hakkında mümkün olduğunca çok bilgi elde etmeye çalışıyorlar. Néstor’ın yakın zamanda ölümü öncesinde, Dışişleri Bakanı Clinton, Buenos Aires’deki Amerikan Elçiliği’ne kişisel olarak yazarak ABD’nin “iktidar ikilisi arasındaki kişiler arası dinamikleri inceleyen bir yazılı çalışma” hazırladığını belirtiyor.

Clinton, Dışişleri’nin Néstor’un tarzı ve kişiliği konusunda epeyce “somut verilere” sahip olduğunu, ancak Cristina’nın halen gizemini koruduğunu ekliyor. Clinton özellikle Cristina’nın “siniri ve kaygıları” ile nasıl başa çıktığını öğrenmeye istekli. Clinton, astlarına tuhaf bir şekilde Cristina’nın ilaç kullanıp kullanmadığını soruyor. Dışişleri Bakanı, ısrarla Cristina’nın psikolojik ve duygusal profili hakkındaki ayrıntıları istiyor.

Oldukça ilgi çekici olsalar da, Wikileaks sızıntıları can alıcı bir soruyu cevaplayamıyor: Clinton Cristina’nın psikolojik değerlendirmesini neden istesin ki? Belki de, ABD hükümeti sadece Arjantin başkanı konusunda bilgi yetersizliği çekiyor ve Güney Amerika’da kiminle uğraştığını bilmek istiyor. Ancak ABD’nin Arjantin’e güvenmediği ve Cristina’yı manipüle etmeye veya kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmaya çalıştığı şeklinde daha derin bir okuma da yapılabilir. Makyavelcilik söz konusu olduğunda, Clinton’ın politika oyununu sert oynadığı ve diplomatik entrikalar çevirme konusunda yetenekli olduğu kesin.

Çok uzun bir süredir, Amerikan kamuoyu, hükümetlerinin Latin Amerika’nın solcu Pembe Dalga’sını geri çevirme konusundaki uluslararası çabalarını görmezden geldi. Şu ana kadar sınırlı da olsa, Wikileaks’in açıkladığı Latin Amerika’ya ilişkin bazı belgeler açıkça ortaya koyuyor. Brezilya’dan Arjantin’e, Amerikalı yetkililer epey kibirli ve sinik bir şekilde kendilerini göstermişler. Önümüzdeki günlerde Bush ve Obama yönetiminin yalnızca Brezilya ve Arjantin’deki değil Venezüella, Bolivya ve Honduras’taki işleri konusunda da daha fazla şey öğreneceğimizi umuyoruz. (1.12.2010)

CounterPunch, (dunyadanceviri)

Posted in Arjantin, Bolivya, Brezilya, Genel Haberler, Makaleler, Venezuela | Etiketler: , , , , | Leave a Comment »

Bolivya: Yakıt zammı oranına halk karar verecek

Posted by lahy 04/01/2011

Başkan Yardımcısı Alvaro Garcia Linera, hükümetin yakıt fiyatlarındaki artışı geri çektiğini ancak, petrol örünlerine sağlanan sübvansiyonu karşılayacak güçte olmadıklarını söyleyerek, halkın yapılacak zammın oranına karar vermesi gerektiğini söyledi.

García bu açıklamaları, Başkan Evo Morales zam kararnamesini geri çektikten iki gün sonra devlet TV’sinde yaptığı bir konuşma sırasında gerçekleştirdi.

Garcia, kararnamenin geri çekilmesinin hükümet için bir yenilgi anlamına gelmediğini, aksine ”hükümetin halkın kararlarına uyduğunu gösterdiği için bir zafer anlamına geldiğini” söyledi.

Politik analizciler, 748’nolu kararnamenin geri çekilmesini Evo Morales hükümeti için bir yenilgi olarak nitelerken, Garcia, bu kararın alınmasının  Bolivya’da halkın hükümetinin görevde olduğunu göstermesi nedeniyle yenilgi olarak nitelenemeyeceğini söylüyor.

Garcia, ” Halk ile birlikte ileriye iki adım atmak için bir adım geri adım atıldı; ulusal ekonomiyi geliştirmek için sosyal örgütler ile açık ve saydam bir şekilde görüşülerek atılması gereken adımlar atılacaktır” dedi.

İki saat süren TV programı sırasında Başkan Yardımcısı petrol ürünleri fiyatlarının artırılmasının doğru olduğunu savunarak, sübvansiyonları ”fiyatlara zam yapılmazsa daha fazla kanayacak bir yara olarak” tanımladı.

Garcia Linera, petrol ithalatına 666 milyon dolar harcadıklarını ve bu miktarın 380 milyon dolara tekabül eden miktarının sübvanse edildiğini söyledi. 2011’de bu miktarın 1 milyar doları geçmesi halinde sübvansiyon miktarının 500 milyon dolara ulaşacağını vurgulayarak, fiyat artışının kaçınılmaz olduğunu ancak gelecek sefere kararların sosyal hareketlere danışılarak alınacağını belirtti.

kaynak: http://www.bolpress.com/art.php?Cod=2011010302

Posted in Bolivya | Etiketler: , , | Leave a Comment »

Halk kazandı:Morales benzine zam kararnamesini geri çekti

Posted by lahy 01/01/2011

Bolivya Devlet başkanı ” Fiyatları yükseltmeyi savunmak için herhangi bir neden mevcut değil,” dedi.

Başkan Evo Morales, Cuma gecesi bir duyuru yayınlayarak petrol ürünlerinin fiyatlarını yüzde 80’e kadar artıran 748 no’lu kararnameyi iptal ettiğini duyurdu.

Morales, bakanlar kurulu toplantısından sonra kararını sendikalar ve sosyal örgütlere duyurdu.

Morales, ” Halkıma sadık kalarak yöneteceğime söz verdim. Bu günlerde işçilerin tavsiyelerini dinledim ve anladım. Halka sadık kalma politikamın bir sonucu olarak 748 no’lu kararnameyi ve buna eşlik diğer düzenlemeleri iptal etmeye karar verdim.”
dedi.

Geçen hafta sonu açıklanan zam kararı sonrası taşımacılık ücretleri ve gıda fiyatlarında büyük artışlar meydana geldi.  İşçi, köylü ve memur kitleleri, işçi ve sosyal örgütler zam kararı geri alınana kadar mücadele edeceklerini duyurmuştu.

Morales’in Venezüella’da olduğu bir sırada, neoliberal bir kararın neoliberal hükümetlere yakışır bir şekilde açıklanmasını eleştiren İşçi sendikaları ve sosyal örgütler zam kararının geri alınmaması halinde Pazartesi günü grev ve eylemlerine yeniden başlayacaklarını  bildirmişlerdi.


Posted in Bolivya | Etiketler: , , , | Leave a Comment »

Evo Morales’in vaatleri protestoları durduramadı

Posted by lahy 01/01/2011

Sosyal örgütler, serbest meslek sahipleri, şöförler ve öğretmenlerin de içinde bulunduğu göstericiler değişik şehirlerde yakıt zammına karşı gösteriler düzenledi. Perşembe ve Cuma günü gerçekleşen gösterilerde, bir çok  yerde çatışmalar çıktı; yollar trafiğe kapatıldı.

Çıkan çatışmalarda 15 polis memuru ve 32 gösterici yaralandı.

El Alto= Bolivia Yapılan gösterilerde bazı devlet daireleri saldırıya uğradı.

Sağ muhalefetin üyelerinin de katıldığı La Paz’da ki bir gösteride Venezüella bayrağı yakıldı ve bir Che Guevara büstüne saldırıldı.

Hükümet, La Paz ve El Alto’da ki gösterilerden dolayı sol muhalefet Korkusuzlar Hareketi(MSM)’ini ve genelde, sağ muhalefeti suçladı.

MSM ise bir açıklama yaparak yakıt zammının halk oylamasına sunulmasını talep ederek protestolarının amaçının hükümeti istikrarsızlığa itmek değil yakıt zammının geri alınmasını sağlamak olduğunu bildirdi.

Yerli hareketleri ve sosyal hareketler Evo Morales ve hükümeti’ni 2003 devrimi ve sosyal hareketlere ihanet etmekle ve neoliberal yaptırımları uygulamakla suçluyorlar.

Geçmişte Evo Morales’i destekleyen yerli hareketleri yüzde 57 ve 82 arasında değişen yakıt zammının geri çekilmesini talep ediyor.

Yerli örgütleri yapılan gösterilerde ilk defa olarak Evo Morales’in istifasını talep etti.

Hükümet ve göstericiler arasında yapılan görüşmeler sonucu gösterilere gelecek haftaya kadar ara verildi.

Maden İşçileri Sendikası ve Huanuni madenlerinde çalışan 5.000 işçi de Pazartesi günü greve gideceklerini duyurdu.

Bolivya Merkezi İşçi Sendikaları(COB) gelecek hafta La Paz ve El Alto’dan yürüyüş düzenleyeceklerini bildirdi.

Aymara halkının liderlerinden Felipe Quispe Pazartesi gününden itibaren yolları kapatmaya başlayacaklarını duyurdu.

Başkan Evo Morales’in çabaları yeterli olmadı

Başkan Evo Morales’in Çarşamba günü açıkladığı asgari ücretin yüzde 20 yükseltileceği ve polis, asker, öğretmen ve sağlık çalışanlarının da yüzde 20 ücret zammı alacağı ve elektrik ve gaz fiyatlarının dondurlduğunu  duyurması göstericileri yatıştırmaya yetmedi.

Morales, ayrıca, hükümetin, geçmişte akaryakıtları sübvanse etmek için kullanılan kaynakları, petrol yatırımları teşvik edecek bir fon oluşturma ve de ulusal üreticilerden tarım ürünlerini uluslararası pazardaki fiyatlarından daha yükseğine satın almaya karar verdiğini açıkladı.

“Bolivyalı aileler için durum son derece zor ancak bu dönüşüm, ulusal ekonomiyi korumak ve ücretlerle birlikte kamu yatırımlarını da arttırmak için zorunlu.” diyen Başkan Evo Morales, köylü örgütleri ve koka üreticilerin desteğini sağlamak için görüşmelerde bulunuyor.

Foto:El Alto’da otoyol girişinde bir ödeme gişesi yakıldı.



Posted in Bolivya, Genel Haberler | Etiketler: , , | 1 Comment »

Bolivya: İşçi sendikaları benzin zammına karşı seferberlikte

Posted by lahy 29/12/2010

La Paz:-  Bolivya Merkezi İşçi Sendikaları (COB) Salı günü üyesi olan sendikalara Evo Morales hükümetinin benzin fiyatlarını yüzde 57 ila 82 oranında artırmasını red için ”süresiz seferberlik” çağrısı yaptı.

COB, genel sekreteri Pedro Montes, önümüzdeki saatlerde sendikaların yapacağı yürüyüşün yer ve tarihine karar vereceklerini açıkladı.

Montes sendikaların Morales’den alınan zam kararını geri çekmesini istediklerini ancak, yapılacak zam için görüşmelere hazır olduklarını bildirdi.

Montes, “Sosyal Hareketler bütün mücadele yöntemlerini kullanacaklardır.”, dedi.

Montes daha önceki dönemlerde Morales’in politikalarını destekledi ancak benzin fiyatlarındaki artış nedeniyle Morales’e karşı tavır aldı.

Şöförler Sendikası başkanı Franklin Duran, Perşembe günü eylemler yapacak olan mahalle örgütleri ile dayanışma için grevde olacaklarını açıkladı.

Sendikanın Pazartesi günü başlattığı grev taşımacılık fiyatlarını yüzde 50 ile yüzde 100 arasında artıran taşımacıların çalışmaya başlaması nedeni ile Salı günü sona erdirildi.  Taşımacılık otoriteleri yapılacak zamların yüzde 30 ile sınırlı kalmasını istemiş idi.

Sendika başkanı Duran yüzde 30 artışı masraflarını karşılamayacağı için red ettiklerini duyurdu.

Çarşamba günü El Alto’da ki yerel örgütler toplanarak zam kararını tartışmaya başladı.

Zammın amaçı uluslararası tekellerin kazançlarını artırmak mı?

İşçi sendikalarının Evo Morales hükümetine karşı harekete geçmesi Bolivya’da giderek artan hoşnutsuzluğun bir ifadesidir.

Morales hükümetinin neoliberal bir model izlediği ve Morales yoıllarında Bolivya’nın dünya ekonomisinin bir parçaşı haline gelerek herzamankinden daha fazla yabancı yatırımcılara açık bir ülke haline geldiğini vurgulayan sol muhalifler, yapılan zammın asıl amaçının petrol fiyatlarındaki düşüklük sebebiyle meydana gelen kaçakçılığı (yıllık 120 milyon dolar civarında) önlemek değilde uluslararası tekellerin kazançlarını artırmak olduğunu vurguluyor.

Bolivya hükümeti petrol fiyatlarını artırarak petrol üretimini uluslararası şirketler için çekici hale getirmeye çalışıyor. Beşyıldır Bolivya’da varili 27 dolar civarında dondurulan petrolün dünya  piyasasında fiyatı 91 dolardır. Morales ve bakanları daha önce yaptıkları konuşmlarda benzin fiyatları artırılmadıkça petrol sektörüne yatırım yapılmayacağına inandıklarını söylemişlerdi.

IMF’nin bir açıklama yaparak izlediği tutarlı makroekonomik politikalardan dolayı Bolivya hükümeti’ni kutlaması ve Başkan Yardımcısı Alvaro Garcia Linera’nın, Bolivya ekonomisinin ”neoliberal zamanlardan daha  açık ve daha fazla bağlantılı” hale geldiğini söylemesi  sık sık hükümetin neoliberalizminin delili olarak sunuluyor.

Kaynaklar: EFE ve ”Gasolinazo para aumentar las ganancias de las petroleras e “incentivar” la extracción de crudo” bolpress.

Potosi’de ayaklanma: Eşitsiz gelişme, neo-liberal süreklilik ve Bolivya’daki yoksulluğa karşı bir isyan -Jeffery R. Webber

Bolivya’da Toprak Reformu

Bolivya:Benzin fiyatlarındaki artışa karşı grev başladı

Pachamama Ve Gelişme: Latin Amerika’nın Geleceğine İlişkin Karşıt Görüşler – Benjamin Dangl

Bolivya: Sosyal gerilimler patlama noktasında F.Fuentes

Bolivya’da reformizmin sınırları  Jason Farbman

Posted in Bolivya, İşçi Hareketleri-Sendikalar | Etiketler: , , , | 2 Comments »

Bolivya:Benzin fiyatlarındaki artışa karşı grev başladı

Posted by lahy 28/12/2010

LA PAZ –  Bolivya Şöförler Sendikası (CCHB) Pazar günü bir çağrı yaparak benzin fiyatlarındaki yüzde 57 ile 87 oranındaki fiyat artışını protesto etmek için süresiz grev çağrısı yaptı. Benzin fiyatlarındaki artış Başkan  Evo Morales, Venezüella’ya giderek sellerden evsiz kalanlara yardım götürdüğü sırada yapıldı.

Sendika lideri Franklin Duran’ın çağrısını yaptığı grev Pazartesi günü geceyarısı başladı. Laz Paz’da greve rağmen bazı kamyon ve otobüslerin çalıştığı görüldü. La Paz otobüs terminalindeki otobüsler ise çalışmadı. El Alto’da grevci şöförler benzin istasyonları önünde kuyruklar oluşturdu.

Morales hükümeti grevin etkisini azaltmak için Bolivya ordusuna ait araçları La Paz ve El Alto arasında ücretsiz olarak  servise soktu.

Santa Cruz, Cochabamba, Tarija ve Sucre şehirlerinde greve katılım oranı yüksek idi; bu şehirlerde kamu taşımacılığı hemen hemen durmuş durumdadır.

CCHB sendikası, diğer sendikaları Salı günü yapılacak bir toplantıya davet etti; toplantının amaçı hükümetine gerçekleştirdiği zamma karşı alınacak tedbirleri tartışmak olarak açıklandı.

CCHB, ulaştırma sektöründeki en büyük sendika, ülke çapında 175.000 üyesi bulunuyor.

Başkan yardımcısı Alvaro Garcia Linera, fiyat artışı ile birlikte artışın olumsz etkilerini gidermek için alınan tedbirleri açıkladığı toplantıda 380 milyon doları bulan petrol subvansiyonunu komşu ülkelere yapılan benzin kaçakçılığı nedeniyle kaldırma kararı aldıklarını söyledi.

Bir litre benzinin fiyetı  yüzde 72, bir litre oktanlı benzinin fiyatı yüzde 57 oranında, mazotun fiyatı ise yüzde 82 artırıldı.

Sendika başkanı Morales hükümet’inin aldığı kararı kabul etmeyeceklerini, bu kararın yalnızca ulaşım sektörünü değil bütün halkı etkileyeceğini söyledi.

Neoliberal Yaptırım örneği

Sol gruplar benzin fiyatlarındaki artışı hükümetin izlediği neoliberal tedbirlerin yeni bir örneği olarak gösterdi. Hükümet’in uluslararası tekeller, Brezilya’nın Petrobras ve Arjantin-Repsol karşısında son derece cömert davrandığını, tekelci kapitalistlerin elde ettikleri kazançlarla ile karşılanmayacak derecede düşük vergiler ödediğini vurguluyor. Örnek olarak, La Sumitomo- San Cristóbal madencilik firmasının 1000 milyon dolar kazança karşılık 35 milyon dolar vergi ödemesi ve kullandığı su için hiç bir fatura ödememesi gösteriliyor.

Hükümet’in açıkladığı enflasyon rakamlaırnın güvenilmez olduğunu belirten muhalif sol kesimler hükümet’in bir kez daha faturayı halka ödettiğini belirtiyorlar.

Kaynak: :  EFE, La Protesta (Bolivya)

Posted in Bolivya | Etiketler: | 2 Comments »

Kalkınma ve Sosyal İçerme, Açlığa Karşı Mücadeleye Bağlanmalı-D.Estrada

Posted by lahy 18/12/2010

Daniela Estrada

 

 

SANTIAGO, (IPS) –  Devlet’in açlığın aşılmasında anahtar bir rol oynadığı kavramı yeni değil. Ancak, Latin Amerika’dan gelen son rakamlar daha fazla kamu harcaması ve sosyal programlar tek başlarına etkili çözümler değiller.

Latin Amerika ve Karayipler de geçen yıl, yaklaşık 600,000 kişi açlıktan kurtuldu, ancak, 2009 yılında 53.9 milyonun yetersiz beslendiği ve 52.5 milyonun 2010 sonunda halen açlıkla karşılaştığı bölgede bu rakam okyanusta bir su damlasını temsil ediyor.

Yiyecek ve Tarım Örgütü (FAO)  örgütü temsilcisi ve yardımcı direktörü José Graziano da Silva, ” Programları uygulamayı deneyen ülkeler var, ancak, ya gerekli kurumlara ya da etkili uygulamayı sağlayacak fonlara sahip değiller,” dedi.

İstatistikler, 13 Ekim’de FAO tarafından yayınlanan “Panorama de la Seguridad Alimentaria y Nutricional en América Latina y el Caribe” 2010 (Latin Amerika ve Karayipler’de Yiyecek ve Beslenme Güvenliği) raporundan geliyor.

Rapor, ekonomik büyüme ve sosyal içerme arasında güçlü bir bağ olmalıdır diyor.

Silva, ” En az etkilenen ülkeler, üretici faaliyetleri destekleyen programlarla birlikte fakirler için sosyal korumaya sahip olan ülkelerdir,”  dedi.

Bölgede ki bazı ülkeler yiyecek üretimini desteklemek, yiyecek ve tarım için pazarlar ve ticareti organize etmek ve sosyal koruma ve yiyecek yardımı sağlayan politikaları uygulamaya soktu.

Günümüzde 19 ülke,  Brezilya’da  Bolsa Familia (aile yardımı) Kolombiya’da Familias en Acción (aileler eylemde) ve Meksika’da   Oportunidades (fırsatlar) gibi koşullu gelir transferi programlarını uyguluyor.

Silva’ya göre,  bu programların hepsinden beklenen sonuçlar elde edilmedi, bunun nedeni ya  ilk uygulama aşamasına da olmaları veya diğer sosyal ve üretici programlarla entegre edilmiş olmamalarıdır.

Kırsal hareketin liderlerinden, Şili’li bir STD olan Ulusal Yerli ve Köylü Kadın Derneği(ANAMURI) ve Latin America Kırsal Örgütler Koordinasyon Komitesi(CLOC) üyesi  Florencia Aróstica, IPS’e: ” Güçlü bir devletten daha ziyade daha fazla egemenliğe sahip  bir devlete ihtiyaç var”’ dedi.

Kuzey Şili’de ki küçük çifliğinde sebze üreten Aróstica, ” Günümüzde ki neo-liberal model sanayiyi esas alıyor ve dünya da açlığı  önlemek konusunda hiç bir faydası yok. Küçük çaplı tarımı desteklemek için hiç bir politika yok, sadece bazı yetersiz programlar var” dedi.

FAO, Eylül ayında yayınlanan 2010’da Dünya’da Gıda Güvenliği başlıklı raporunda, 2009’dan beri  98 milyon kişinin açlıktan kurtulduğunu açıkladı. Ancak, bugün dünya da  925 milyon yetersiz beslenen kişi vardır.

Aróstica, yoğun tek ürünlü tarıma verilen desteği, toprakların az sayıda korporasyonun elinde toplanmasını ve su kaynakları üzerindeki tekeli  eleştiriyor.

Ayrıca, “Küçük çiftciler topraklarından atıldıkça iş arayan topraksız kırsal işçilerin sayısı artıyor.  Özellikle kadınlar için işsizlik yoğun ve çalışma koşulları kötü.” dedi.

Uluslararası köylü hareketi Via Campesina‘ya bağlı olan CLOC, 5.inci kongresini 8-16 Ekim’de Quito’da gerçekleştiriyor:  Kullandıkları slogan ”Kapital ve İmparatorluk tarafından Mülksüzleştirmeye karşı: Toprak ve Halkın Egemenliği İçin.”

Açlığın  düşüş oranı en düşük seviyede olmakla birlikte 2006-2009 dönemi ile karşılaştırıldığında önemli bir gelişmeye tekabül ediyor; bu dönemde, global ekonomik kriz ve yükselen gıda fiyatları nedeniyle Latin Amerika ve Karayiplerde 6 milyon kişi açlar ordusuna katıldı ve bölge, 1990’lı yıllarada hakim olan olan duruma geri döndü.

Bölgede ekonomik kalkınma devam etmekle birlikte uluslararası pazarlarda ki hareketlenmeler gelecek yıllarda büyüme hızının gerilemesi ve işsizliğin artmasının mümkün olduğuna işaret ediyor.

Silva, ” Latin Amerika’da büyük çoğunluğun geliri yoksulluk sınırı etrafındadır: bir işe sahip oldukları sürece bu hattın üstündedirler, ancak aile de bir kişi işini kayıp ederse, bu sınırın altına düşüyorlar. Oldukça istikrarsız bir durum” dedi.

FAO, siyasetler grubu koordinatörü Fernando Soto,  Santiago’da ki bölge ofisinde, ” kriz ile başarılı bir şekilde başa çıkan ülkeler dönemsel iniş çıkışlara müdahale edebilecek kamu kuruluşlarına sahip olan ülkeler” oldu, dedi.

Bu ülkelerde, devlet ekonominin staratejik bölgelerinde güçlü bir rol oynuyor ve iç pazar için gıda üretimini artırarak, çiftçilere kredi sağlayarak ve kamusal gıda alımları,depolama ve dağıtım yoluyla ve sosyal koruma programlarıyla bir değişikliğe yol açıyor.

Soto, ”En başarılı olan ülkeler giderek artan bir şekilde ekonomik büyüme ile sosyal içermeyi almayı birbirine bağlıyanlardır. Bunlar iki ayrı konudur,” dedi.

” Bir yandan ekonomik büyüme sağlarken diğer yandan bu büyümeden dışlanan insanlar için sosyal programlar yaratamayız. Bunun bir bir sınırı vardır. Buna kamu borçu deniyor” dedi.

Guatemala, El Salvador, Honduras ve Nikaragua gibi gıda güvenliği konusunda oldukça hassas bir dengeye sahip olan ülkeler  2009 yılında kamusal borçlarını o kadar yükseltiler ki, şimdi IMF ile alınacak teddbirleri tartışıyor ve sosyal harcamaları 2011 yılında azaltmayı planlıyorlar.

FAO’nun önerileri gıda sağlanmasında aileye  dayanan tarıma daha fazla yer verilmesi ve tarım ve iş pazarlarının denetlenmesi ve regüle edilmesidir, bölgesel bir rapora göre, bu konular kırsal yoksulluğu etkileyen ana faktörlerdir.

Geçen yıl Brezilya’da başarılı projeleri ziyareti sırasında Tarımsal Kalkınma İçin Fon (IFAD), temsilcisi Kanayo Nwanze, IPS’e, aile tarımına yapılan yatırımlar diğer yatırımlarla karşılaştırıldığında yoksulluğu azaltmak konusunda iki ila dört kat daha etkilidir, demişti.

Şili başkentinde bulunan Latin Amerikan Kırsal Gelişme Merkezi (RIMISP) araştırmacılarından Alexander Schejtman, IPS’e, ancak, “yoksulluğun yükseltiği dönemlerde, en büyük yoksullaşma oranı köylü aileleri arasında görüldü,”dedi.

Ekonomist,  kırsal bir çerceve içinde, bir çok ülkede, aile tarım sektörü yoksulluğa en büyük kayışı ve oradan en düşük oranlı çıkışı temsil etme eğilimindedir, dedi.(Ekim-2010, IPS)

Çeviri:Erol Yeşilyurt

Posted in Bolivya, Brezilya, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Honduras, Kolombiya, Makaleler, Meksika, Nikaragua, Paraguay, Peru | Etiketler: , | Leave a Comment »

Micah Uetricht – Benjamin Dangl Söyleşisi

Posted by lahy 04/12/2010

[Benjamin Dangl, Guardian unlimitedThe NationThe Nacla Report on the Americas gibi yayınlar için Latin Amerika genelinde gazeteci olarak çalıştı. Daha önce yayınlanmış The Price of Fire: Resources Wars and Social Movements in Bolivia adlı bir kitabı var ve ayrıca TowardFreedom.com‘un editörü. Dancing With Dynamite -Social Movements And States In Latin America [Dinamitle Dans Etmek – Latin Amerika’da Toplumsal Hareketler Ve Devlet, Ekim 2010 AK Press] Benjamin Dang’ın son yayınlanan kitabı. Aşağıda, Micah Uetricht’in Benjamin Dangl ile yeni yayınlanan kitabı bağlamında yaptığı söyleşinin-10 Kasım 2010- bir bölümünü yayınlıyoruz]

Micah Uetricht: Kitabınızda sosyal hareketlerin mantığının devletin mantığıyla rekabet ettiğini yazıyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?

Benjamin Dangl: Latin Amerika’da sol-eğilimli başkanlar son on yıllık süreç dahilinde iktidara geldiğinde, kendilerini orduyla, Washington’la, küresel kapitalizmle ve faaliyetlerini kısıtlayan baskılarla mücadele halinde buldular. Bu başkanlar seçim kampanyaları döneminde söz verdikleri reformları gerçekleştirmeye daha baştan ya isteksizdi, ya da bu reformları gerçekleştiremedi. Toplumsal hareketler, seçimleri izleyen dönemlerde, çok geçmeden bir müttefiki kaybettiklerini fark etti.
Latin Amerika’da birçok hareket benzeri bir gelişim süreci izledi. Brezilya’da topraksız köylüler hareketi Başkan Lula’yı destekledi, Arjantin’de birçok aktivist ekonomik kriz sonrasında Nestor Krichner’in arkasındaydı, Bolivya’da Sosyalizme Doğru Hareket, büyük bir toplumsal destek sayesinde başkan Evo Morales ile iktidara geldi. Toplumsal hareketler bu başkanları destekleyerek yanlış yapmış değil. Ancak bu başkanlar işbaşına geçtiğinde ortaya çıkan dinamiğe baktığımızda, çok söz veren ama sözlerini yerine getiremeyen, seçmen tabanlarını genişletmek için sağa kayan, ve/ya da yatırımlar için yabancı şirketlere ayrıcalıklar tanıyan başkanlar görürüz.
Bu, söz konusu başkanların tümüyle başarısız olduğu anlamına gelmiyor. Özellikle Venezüella’da Chavez ve Bolivya’da Morales, yönetim ve karar-alma mekanizmalarında, örneğin anayasaların yazım süreçlerinde halkın katılımına önemli ölçüde yer açtı. Toplumsal hareketlerin bir kazanımı olarak solcu bir başkan seçimle iktidar geldiğinde, bu tür önemli gelişmeler ortaya çıkabilir.

Bölge genelinde gelişen bu sol dalgaya dayalı birçok ilerleme var: eğitime ve sağlık hizmetlerine daha fazla erişim olanağı, genişletilmiş sosyal programlar vb. Ancak toplumsal hareketlerle devletler arasındaki ilişkilerde ortaya çıkan önemli sorunlar da mevcut. Bu ilişkinin Latin Amerika’da ne ölçüde zayıfladığına gelince, bu, her ülkede farklılık gösteren ve neredeyse sürekli değişen bir şey.

Son birkaç yıldır Latin Amerika konusunda solda hakim olan, “bölgede seçimle işbaşına gelen ilerici başkanların birbirini izlediği ve her şeyin iyi gittiği” şeklinde bir anlatı var-keşke Washington’un ve yabancı şirketlerin müdahalesi de olmasa. Fakat gerçek şu ki, bölgede sol-eğlimli başkanların yönetimde olduğu ülkelerde hoşnutsuz toplumsal hareketler var. Bu başkanların çoğu, onları işbaşına getiren toplumsal hareketlere sırtını döndü. Bu kitap, son on yıl kapsamında bu ilişkilerin bir tarihini yazıyor, ve bu, Latin Amerika tartışmalarında çoğu kez unutulan bir boyuttur.

MU: Bu toplumsal hareketlerin herhangi biri devletle ve siyasal partilerle etkileşime –dinamitle dans- girdi mi?

BD: Olağanüstü bir seçim oyunu oynama ve referandumları ya da adayları destekleme kapasitesinin olduğu Brezilya ve Bolivya’da bazı dinamik toplumsal hareketler var, ancak bu destek onların politik çizgilerine ya da özerkliklerine engel olduğunda geri çekiliyorlar.

MU: Bu, anlaşılması zor bir model.

BD: Kesinlikle öyle. Fakat birçok toplumsal hareket bunda etkili oldu. Bolivya’da toplumsal hareketler Morales’i eleştirel olarak desteklemekle, sağı bozguna uğratmak arasındaki kritik bölgede hareket etti. Ekvador’da CONAIE (yerli hareketi) çevreyi savunma konusunda hep şaşmaz bir tutum sergiledi, fakat Başkan Correa’dan desteğini çekti, çünkü onun izlediği politikalar hareketlerine ve Amazon’a karşıydı. 30 Eylül’deki darbe girişiminde bile CONAIE, politikaları nedeniyle Correa’yı eleştirmeye devam etti. Sağ’a karşı suvunmaya ihtiyaç duyduğunda bir hükümete destek olmak, ama aynı anda onu eleştirmek yeteneği Latin Amerika’daki çeşitli toplumsal hareketler için yararlı oldu.

MU: Kitap boyunca yeni sol hükümetlerden kaynaklanan karmaşık sonuçları değerlendiriyorsunuz. Venezüella bölümünde, görüşme yaptığınız bir Ev Kadınları Sendikası üyesi şöyle diyor: “Sendika, yeni anayasanın yarattığı, ve şimdi devletle ortak-yaşar bir ilişki içinde işleyen hem gerçek, hem de psikolojik bir alanda gelişti.” Öyleyse kadınlar sendikası üyeleri Chavez’in getirdiği değişikliklerden önemli ölçüde yararlandı demektir. Ayrıca siz de şöyle yazıyorsunuz: “Devlet böyle sendikaların ortaya çıkmasını sağlayan temel meşrulaştırıcı güç olarak görülüyor, ama iktidarın içinde işlediği temel ekonomik ve sosyal yapı dönüşmüyor.

BD: Chavez’in girişimleriyle Venezüella’da birçok mükemel sosyal program ve politik proje başladı. Bu alanlar açıldığında iki önemli soru ortaya çıkıyor: “Chavez oy için, iktidarı kendi menfaati doğrultusunda toplamak için bu alanları ne ölçüde kullanır” sorusuyla,” başında olduğu yönetimin bu yeni alanları tabandan başlayarak halkın kullanmasına ne ölçüde imkân tanıdığı” sorusu. Kitapta gözden geçirdiğim topluluk konseyleri ve diğer programlar durumunda, Chavez’in ve yerel yöneticilerin söylediklerini aşan biçimde halkın mahalli düzeyde yürüttüğü açık bir çaba var; bürokratik kırtasiyecilik olmaksızın, iktidarın taban örgütlenmelerini kuşatmasına izin vermeksizin halkın kendi hayatını ve mahallelerini dönüştürme doğrultusunda Bolivarcı sürecin araçlarını kullanma çabası. Devletin başlattığı programlara katılan birçok Venezüellalı, Bolivarcı süreç tarafından kullanılmaktan ziyade onu kullanmak için başarıyla mücadele ediyor.

MD: Kitapta tanımladığınız hareketlerin uzun dönemde nasıl gelişeceğini düşünüyorsunuz?

BD: Her ülke farklıdır, fakat soldan iktidarı geri almak için sağın geliştireceği çok örgütlü ve çok iyi finanse edilmiş hamleler görmeye devam edeceğimizi düşünüyorum, ve belli sosyal hareketler kendini bu şiddetli rekabetin ortasında bir yerde bulabilir. Bu sol iktidarların başarısı, ülkelerindeki toplumsal hareketlerin taleplerine nasıl karşılık vereceklerine bağlı, çünkü hükümet reformu isteyen bu hareketlerin çoğu, iktidarın uyguladığı politikalardan daha tutarlı, daha sürdürülebilir ve demokratik politikalar öneriyorlar. Örneğin kendi kültürünü, toprağı ve çevreyi koruma mücadelesi veren Ekvador’daki yerli hareketi, ve iktidarın oluşum sürecinde daha fazla söz sahibi olma mücadelesi veren Bolivya’daki çeşitli yerli hareketleri. Başkanların orduya, sağa ya da yabancı şirketlere değil, bu seslere kulak vermesi gerekiyor.

MU: Ekvador’daki darbe girişiminden ve orada sosyal hareketlerin bu girişimi nasıl tepki verdiğinden söz eder misiniz?

BD: CONAIE ve ülkedeki diğer yerli gruplar, bu darbe girişimini gerçekleştiren sağcı polis güçlerini reddettiklerini açıkca ifade eden bir bildiri yayınladı. Fakat bildirinin büyük bölümünü, Correa’yı suçlamaya ve onun muhalif sesleri etkisizleştiren yönetim tarzının böylesi bir istikrarsızlığa davetiye çıkardığını açıklamaya ayırdılar. Correa’yı, maden işletmelerine, bölgelerindeki suyun özelleştirilmesine ve yerli halkın onayı olmaksızın petrol endüstrisinin genişletilmesine karşı direnen yerli aktivistlere uyguladığı baskı nedeniyle eleştirdiler. Aslında bildiri, onun bunu hak etmiş olduğunu açıklıyordu.

2002’de Venezüella’da da Chavez’e karşı bir darbe girişimi vardı. Fakat o iktidara geri döndü, çünkü hem ordunun hem de daha önemlisi sokağa dökülen halkın desteğine sahipti. İnsanlar harekete geçti, çünkü Chavez Karakas’da geniş halk yığınlarına çağrıda bulundu. 2008’de Bolivya sağı Başkan Morales’e karşı ülkeyi istikrarsızlaştırma denemesine giriştiğinde, yine sokağa dökülen halkın muazzam bir desteği vardı. Oysa Ekvador’da bir darbe girişimi gerçekleştiriliyor, ve Correa ülkedeki en önemli ve dinamik sosyal hareketi, yani CONAIE’yi yok sayıyor, çünkü onları bastırmış ve kenara itmişti. İlerici bir başkan ve yeni Latin Amerika solunun bir üyesi olarak görülse de, Correa yerli hareketinin desteğine sahip değildir. Sağa karşı verdikleri mücadelede bu başkanların geleceği, büyük ölçüde sosyal hareketlerin nerede durduğuna bağlıdır.

Kaynak: Alternet

Çeviri:kutlu tunca, solkure.wordpress.com

Posted in Bolivya, Ekvador, Söyleşi ve Görüşmeler, Venezuela | Etiketler: , , , | Leave a Comment »