30 Eylül’de girişilen darbe girişiminin ardından meydana gelen olayların bir darbe mi? yoksa halkçı bir polis ayaklanması mı? ya da Başkan Rafael Correa’nın bir gösterisi mi? olduğu şeklinde bir tartışma başladı.
Ekvador’un sağ muhalefeti, Lucio ve Gilmar Gutiérrez kardeşlerin yönettiği Yurtsever Birlik, polislerin ayaklanmasının bir darbe girişimi olmadığını iddia ederek, Başkan Correa’yı gösteri yapmakla suçlarken sol kanatta yer alan bazı hareketler de polislerin ayaklanmasını bir halk ayaklanması olarak gösteriyor. Bu yorumda bulunan sol gruplar, stalinist Partido Marxista-Leninista, ve bu grubun bağlantılı olduğu Ekvadorı Demokratik Halkçı Hareketi (Movimiento Popular Democrático, MPD) ve Üniversite Öğrencileri Federasyonu (FEUE)’dir. Morenocu Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) partisi ve yerli halkın politik partilerinden Pachakutik Hareketi de bu tezleri paylaşıyorlar.
Correa hükümeti’nin MPD yöneticilerinin polislerin ayaklanmasına yardım ettikleri açıklamasının ardından başlattığı soruşturma darbe teşebbüsü mü yoksa ayaklanma mı tartışmasını uzun bir süre gündemde tutacaktır.
30 Eylül’de darbe girişimi yapıldığını red eden grupların dile getirdiği tezler, Evrensel Gazetesi’nin 5.Ekim tarihli sayısında Ekvador’da aslında ne oldu? başlıklı bir haber-analiz yazısında özetlendi:
Fatih Seyhan tarafından yazılan yazıda, ” Herkes, bir darbe girişiminden ve ona karşı “kahramanca” direnen Devlet Başkanı Rafael Correa’dan söz etti……Gerçekte ise, Ekvador’da herhangi bir darbe girişimi söz konusu değildir. Olan şey, toplumun bir kesiminin (polisler ve bir kısım askerler) kendi yaşam seviyelerini geriye çekecek içerikteki bir yasaya karşı çıkmış olmalarıdır.” denilerek, Ekvador Demokratik Halkçı Hareketi (MPD)’nin aşağıda aktardığımız bildirisine yer verdi:
”… Ekvador, aylardan beri çeşitli toplumsal kesimlerin hakları için mücadelelerine sahne oluyor. İşçiler, yerli halklar, köylüler, gençlik, öğretmenler, kamu çalışanları, küçük esnaf, emekliler; toplumun tüm emekçi tabakaları, Correa hükümetinin ülkeye ve halka zarar veren neoliberal, özelleştirmeci, politikalarına karşı mücadele ediyorlar.
İşçiler, hükümet tarafından gasp edilmek istenen haklarına sahip çıktılar, yerli halk hayati bir kaynak olan suya sahip çıktı, köylüler madenlerinin peşkeş çekilmesine karşı, öğretmenler eğitime daha fazla bütçe için, öğrenciler üniversite özerkliğini ortadan kaldıran yüksek öğrenim yasasına karşı, kamu emekçileri kazanılmış haklarını korumak için, emekliler maaşları ve daha iyi bir sağlık sistemi için sokağa çıktı, eylem yaptı.
… Bir darbe girişimi olduğuna dair yaratılmak istenen hava iç ve dış kamuoyunda belirli ölçüde başarılı olmuştur. Halk nezdinde ise durum son derece açık ve nettir. Bu olaylar, sosyal mücadelenin yeni bir parçasıdır.
Başkan’a tanınan sınırsız yetkilerin iptal edilmesini, ulus ve halk düşmanı unsurlar içeren enerji yasası, iç yönetim yasası, yüksek öğrenim yasası ve kamu maliyesiyle ilgili düzenlemelerin iptal edilmesini talep ediyoruz. Hükümetin kendisinin bizzat itiraf ettiği gibi, herhangi bir iç karışıklık olmadığına göre, ilan edilen olağanüstü halin derhal kaldırılmasını talep ediyoruz.”
Yukarıda ki satırlarda görüldüğü gibi 30 eylül 2010’da gerçekleşen olaylardan dolayı ABD rejimi ve onun Ekvador’da ki işbirlikçileri herhangi bir şekilde suçlanmamaktadır. Gerek Evrensel gerekse de MPD’nin tezleirnden çıkarılacak diğer sonuç ise Ekvador’da polis kuvvetlerinin önderlik ettiği bir halk ayaklanmasının gerçekleştiği olmalıdır.
Öte yandan gerek Honduras ve Venezüella’da ki geçmiş darbe girişimlerini gerekse de burjuvazinin daha gerici kanatları tarafından düzenlenebilecek olan darbe girişimlerini kınayan Uluslararası İşçi Birliği- 4.üncü Enternasyonel (LIT-CI) ve onun Ekvador seksiyonu Sosyalizme Doğru Hareket (MAS) partisi bir bildiri yayınlayarak, ” Vurguladığımız, bir darbe girişimi olduğu sonucuna varmamız için gerekli ne iç ne de dış koşulların mevcut olmadığıdır, tam tersine, (darbe) durumdan faydalanarak kendisini meşru kılmak isteyen hükümet tarafından üretilen bir söylemdir ” dedi.
Yukarıda özetlediğimiz tezlere, La Haine.org’de yayınlanan Ekvador Polisi’nin Halk Ayaklanması başlıklı makalesinde Dax Toscano Segovia yanıt verdi. Polis ayaklanmasının bir darbe girişimi değil de bir halk ayaklanması olduğu şeklinde ki tezleri red eden Segovia’ya göre,
”Ülkede 30 Eylül 2010’da olanların analizini yapmak için ele alınması gereken, ancak, gerek sağ gerekse de soldakilerin pozisyonlarını belirlerken unuttukları konular vardır, bunun bir sonucu olarak, bu olayların arka planındaki gerçek nedenleri anlamamaktadırlar.”
Bu akımlarım dikkate almadığı konular:
1- Rafael Correa hükümeti ne devrimci ne de sosyalisttir ancak, ABD’nin bölgede ki hegemonya teşebbüsleri önünde bir sorun teşkil etmektedir. Correa yönetimi altında Ekvador’un ALBA’ya katılımı Hugo Chavez, Evo Morales ve Küba ile yakınlaşması bir sorun teşkil etmektedir. Correa’nın Ekvador ve ABD arasındaki askeri üslerle ilgili anlaşmayı yenilemeyi red ettiğini de belirtmek gerekiyor. Bölgede yeniden hegemonyasını sağlamlaştırmak isteyen ABD’nin Honduras’da Başkan Zelaya’nın devrilmesinin ardından Rafael Correa rejimini devirmeyi denemesi süpriz değildir.
2- Latin Amerika’da medya sosyalizm ve komünizmi hemen her seferinde karalayan bir iftira kampanyası yürütmektedir. Ekvador’da da TELEAMAZONAS TV ve diğer burjuva medya organları sosyalist olmamasına rağmen Rafael Correa’yı aynı karşı devrimci söylemleri kullanarak sürekli bir şekilde suçlamaktadırlar.
3- Latin Amerika’da emperyalizmin işbirlikçisi oligarşi ve ABD emperyalizmi, CIA ve ona bağlı USAID, NED, IRI, SIP, Freedom House, Fundación Heritage gibi örgütler vasıtasıyla milyonlarca dolar harcarayak hegemonya alanı dışına çıkan rejimleri (Venezüella, Bolivya, Ekvador vb..) destabilize etmeye çalışmaktadır. Eva Golinger, USAID’in, Yurttaşlık Katılımı,CONAIE, Pachakutik, ve muhalefle ilişkili olan Ekvador Yerli Halk Şirketleri Korporasyonu’na milyonlarca dolar yardımda bulunduğunu belirtmektedir.
Eva Golinger’in bildirdiğine göre, USAİD’den destek alan PACHAKUTIK hareketinin başkanı Cléver Jiménez 30 Eylül’de bir bildiri yayınlayarak polislerin ayaklanmasını desteklediğini bildirdi; Rafael Correa’nın görevden alınmasını talep etti. .” Pachakutik lideri Cléver Jiménez, darbe girişimi sırasında, polis ve ordunun ”durumunu,… hakları çiğnenen kamu hizmetlileri tarafından gerçekleştirilen meşru eylemler” olarak niteledi.
Segovia yazısının son kısmında polis ayaklanması mı yoksa darbe mi sorusunu ele alarak, hem genelde hem Ekvador örneğinde toplumun en baskıcı kurumlarından biri olan ve düzeni sağlamakla yükümlü olan polislerin bazılarının dediği gibi ”üniformalı halk” olarak hükümete karşı bir halk ayaklanması başlatmasının ne kadar mantıklı olduğunu sorusunu sormaktadır. Sosyal haklarını savunan polislerin ayaklandığı gibi tezlere sarılmadan önce, CİA ve Ekvador polis kuvvetleri arasında belgelenmiş bağlar olduğunu görmek gerekiyor. Örneğin, FARC komutanlarından Raul Reyes‘in Ekvador sınırında 2008’de katledilmesinden sonra yapılan soruşturmada bu ilişkiler meydana çıkmıştı.
Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta da, Başkan Correa’nın saldırıya uğradığı 1.nolu Polis Müdürlüğünün komutanı Manuel E. Rivadeneira Tello’nun darbeci subayların yetiştirildiği Amerikalar Okulunda (SOA) 1980 yılında eğitim görmüş olması ve The School of the Americas Watch (izleme listesi)‘nde bulunmasıdır.
İkinci olarak not edilmesi gereken ayaklanan polis kuvvetlerinin barışcıl bir şekilde kendilerini protesto eden halka gaz bombaları ve silahlarla saldırarak, bir öğrenciyi kafasından vurarak öldürdüğidir. Kameraları kırdılar, cep telefonlarını çaldılar ve yağmalama olaylarının meydana geleceğini bilerek şehirlerde görev yerlerini terk ettiler. Hükümet’in yaptığı kısıtlamalara karşı ayaklandığı ilan edilen polisler, gerçekten tepkilerinde samimi olsalar idi, yağmalama olaylarını seyretmezler ve halka karşı saldırı eylemlerine girişmezlerdi. Planlanan, bir kaos ortamı yaratılarak ülkenin yönetilemez hale geldiği mesajını vermek ve hükümetin düşmesini sağlamaktı.
Ayrıca, polis ayaklanmasının iyi bir şekilde organize edildiğini, çeşitli şehirlerdeki polis isyanlarının yanısıra, bir grup asker tarafından Quito’da M.Sucre havalanının trafğe kapatılması ve Ekvador TV istasyonu’nun muhalefete bağlı 50 kişi tarafından işgal edilmesinin belirli bir planın parçaları oldğunu görmek gerekiyor.
Rafael Correa’nın 1.nolu Emniyet Sarayına giderek polislerle sert bir karşılaşma içine girmesi yaralanarak hastahaneye götürülmesi ve rehin alınmasına yol açtı. Muhtemeldir ki, bu gelişme olayların akışını hızlandırdı.. Correa’nın rehin alındığını açıklamasının ardından halkın sokaklara dökülmesi, Latin Amerika ülkelerinin gecikmeksizin darbeyi kınamaları ve polislerin meşru taleplerle ayaklandıklarını açıklamalarına rağmen y ve halkın polis isyanını desteklemek yerine karşı çıkması darbe’nin daha ilk aşamasında sonuçlanmasına yol açtı. Ancak, darbe girişiminin başarısızlığa uğramasının asıl nedeninin Correa döneminde maaşları yüzde seksen artırılan ordu birliklerin genelde polisi desteklememesi olduğunu belirtmek gerekiyor. Correa ve hükümet üyelerinin elit birlikleri kısa bir süre içinde devreye sokabilmesi isyancı polisleri yalnız bıraktı.
Durum böyle iken sağ gruplar ve ABD’nin darbe girişimini kınamasını; polis kuvvetlerinin tümünün isyana katılmamasını gerekçe göstererek veya Evrensel’in yaptığı gibi, ” Ve Ekvador gibi sürekli kaynaşma halindeki bir ülkede, ücret ve sosyal hak için mücadele, sokağa çıkma ve hatta biraz daha ileri gitme, pek garip ve yadırganacak bir durum değildir.” sonucuna varmak yanlıştır. Darbe’nin ilk saatlerinde başarısızlığa uğrayacağını anlayan ABD’nin darbeyi destekleyerek kendisini zor duruma düşürmesi elbette beklenemezdi.
Ekvador’da bir yandan ABD emperyalizmi ve oligarşiye karşı savaşırken, diğer yandan Rafael Correa rejiminin neo-liberal uygulamalarına karşı çıkarak işçi sınıfı ve emekçilerin merkezinde olduğu bir mücadeleyi örgütlemek zorunludur. Aralarındaki bütün ayrınlara ve uzlaşmazlıklara rağmen çeşitli eğilimlerden sol grupların paylaştıkları ortak görüş budur, ancak, somut ilişkilerin somut tahlilli yerini yalnızca siyah ve kırmızıdan başka bir renkin olmadığı tahlillere bırakınca mücadelenin içinde öne çıkmak yerine mücadelenin dışına sürüklenmek kaçınılmaz olmaktadır.
Rafael Correa hükümeti’nin uyguladığı neoliberal ekonomik politikalar Ekvator halkının karşılaştığı problemleri çözmekten uzaktır. Asgari ücret ayda 240 dolar, işsizlik oranı yüzde 7. yetersiz istidham oranı yüzde 51’dir. Büyük bir hoşnutsuzluk ve direnişlerle karşılaşan Correa hükümeti’nin darbeci polis ve askerleri cezalandırırken kendisine karşı olan ve bir darbe girişimi ile halk ayaklanmasını birbirinden ayıramayan bazı politik hareketleri darbe de isyancı polislerle işbirliği yaptıkları gerekçesi ile kriminalize etmesi tehlikesi vardır. Sosyal örgütler, sendikalar, yerli örgütleri, komiteler örgütlendiği sürece oligarşinin yeniden iktidarı ele geçirme hevesi kursağında kalacaktır. Oligarşi’nin imtiyazlarına son verilmesi sosyal reformların gerçekleştirilmesi, yerli halkın talep ettiği çok uluslu bir devletin kurulması yolunda atılacak adımlar, ABD ve darbecilere karşı verilecek en güzel cevap olacaktır. Bu nedenle bir yandan ABD ve oligarşinin gerici eylemlerine karşı mücadele ederken, diğer yandan da Correa hükümetine karşı sosyalist bir programı, çok uluslu ve sosyal eşitsizlikleri gidermeyi esas alan yeni bir toplumun inşası için devrimci bir programı savunmak zorunludur.
(LAHY)
Yerli halk örgütü CONAIE’nin darbe teşebbüsü hakkındaki bildirisi
Ekvador Yerli Hareketi’nden Correa Hükümeti’ne Eleştiriler
Başkan Rafael Correa Kurtarıldı